Demo v1.0

3 Aralık 2024, Salı

Beta v1.0

Amerika’da Hiperpolitika: Amerikan Siyasi Kültürünün Morfolojisi

Andrew Jackson'ın 1828'de ilk kez doğrudan başkanlık seçimi ile göreve gelmesinden bu yana Amerikan siyasetine sıradan insana hitabet ve plütokrasinin bir bileşimi damgasını vurdu.
Çeviren:
Uğur Şen
Kaynak:
New Left Review

Başlıklar

1

‘Dünyada kalan tek ilkel toplum’ üzerine Tocquevilleci bir seyahatname kaleme almak üzere Reagan’ın Amerika’sında hızlı bir gezintiye çıkan Jean Baudrillard, 1980’lerin sonunda ABD iktidarıyla ilgili bir paradoksa dikkat çekmiştir: “Amerika artık eski hegemonyasına sahip değildir”, ancak “bir anlamda rakipsiz ve sorgulanamazdır.” Bunu takip edecek olan tek kutuplu süreci öngörerek, ‘Amerikan iktidarının kendine ait bir ruh ya da dehadan ilham alıyor gibi görünmediğini’, daha ziyade ‘eylemsizlikle iş gördüğünü’ iddia eder. Eğer ABD başlangıçta iktidar vasıflarına sahip idiyse, şimdi ‘estetik ameliyat aşamasında’ mıydı? Yoksa daha ziyade bir histerezis aşamasına mı, yani bir şeyin eylemsizlikle gelişmeye devam ettiği, bir etkinin nedeni ortadan kalktığında bile devam ettiği bir sürece mi giriyordu? Baudrillard’a göre Amerikan iktidarının gerçek krizi buydu: “Bir boşlukta üstlenilen iktidarın eylemsizlik yoluyla  potansiyel olarak istikrara kavuşması”, tıpkı “aşırı korunan bir organizmada bağışıklık savunmasının kaybolması” gibi.1Jean Baudrillard, America, Londra ve New York 2010 [1988], ss. 126–8.

Baudrillard bu duruma iki açıklama getirmiştir. Birincisi, elverişli hasımların yokluğuydu. ABD 1945’ten sonraki yirmi yılda daha güçlüydü, ama karşısındaki fikir ve ihtiraslar da daha güçlüydü: ‘Artık gerçek bir muhalefet yok; mücadele eden çevre şimdi yeniden soğuruldu (Çin, Küba, Vietnam); muazzam anti-kapitalist ideolojinin içi boşaltıldı’. İkinci açıklama içseldi; içsel dinamizm kaybı: ‘Ama burada da, Amerikan makinesinin akıntıda bir kırılma ya da büyünün bozulması gibi bir şey yaşadığı oldukça açık görünse de, bunun bir buhranın mı yoksa makinenin süper soğumasının mı ürünü olduğunu kimse söyleyebilir mi?2Baudrillard, America, ss. 126–7.

2

Amerika’nın 2024 yılındaki siyasi manzarasına bakıldığında, Baudrillard’ın teşhisi bir kehanet hissi uyandırıyor. Tahran’dan Moskova’ya ve Pekin’e kadar her yerde düşmanlar var; Filistin’in Lübnan, Yemen, Suriye ve Irak’taki mücadeleci savunucularından bahsetmeye bile gerek yok; ancak bir ‘ruh ya da deha’dan eser yok. Okinawa’dan Guam’a, Ramstein ve İncirlik’e uzanan şeklî bir imparatorluk; küresel rezerv para birimi üzerinde tartışmasız kontrol; insanlık tarihinin en etkili kültür endüstrisi ve en güçlü silahlı kuvvetleri şeklinde devam eden dünya hegemonyasına rağmen, Amerika’nın bocalayan makinesinin maliyeti son derece açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Küreselleşmiş ucuz işgücü, altından kalkılamaz hanehalkı borcu gibi arızalara yapılan yamalar 2008’de sökülmeye başladı; bir sonraki onarım turu -parasal genişleme, sıfıra yakın faiz oranları- teknoloji tekellerine ve süper zenginlere kaynak aktarırken bir yandan da konut krizini körükledi.

Geçtiğimiz on yıl boyunca, ülkenin siyaset sahnesi, iki partinin ve seçmenlerin giderek birbirinden koptuğu birtakım çarpıcı sarsıntılar geçirdi. Amerika’nın dünya sahnesindeki rakipsiz hakimiyetine ve devam eden kültürel cazibesine rağmen, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler artık aynı siyasal alanda bir arada yaşamayı neredeyse imkansız görüyorlar. Son başkanlık yarışlarında liberal demokrasinin temel prensipleri -muhalefetin meşruluğu, iktidarın barışçıl yollarla el değiştirmesi, anayasal süreklilik- tartışmaya açıldı. Sokaklarda ve mahkemelerde parlamento dışı eylemlilikler yukarıdan teşvik edildi; Trump karşıtı Direniş, 6 Ocak İşgalcileri ile boy ölçüştü; 45. Başkan’a karşı açılan davalar, 46. Başkan’ın bedbaht oğlunun yargılanması ile devam etti. ‘Eylemsizlikle istikrar’ Amerikan elitlerinin halktan ve birbirlerinden rıza devşirme kapasitesini zayıflattı.

Andrew Jackson’ın 1828’de ilk kez doğrudan başkanlık seçimi ile göreve gelmesinden bu yana -ki bu seçimden sonra seçmenlerin Oval Ofis’te yemekli bir etkinlik düzenlemesine izin verilmişti- Amerikan siyasetine sıradan insana hitabet ve plütokrasinin bir bileşimi damgasını vurdu. 2024’te, bu karışımın geç modern bir versiyonu ustalıkla gerçekleştirildi, ancak bu dönemde önceki başkanlık dönemlerinde bulunmayan bir miktar paranoya da vardı ve ABD’nin yurtiçi ve yurtdışındaki siyasi gelişmeler üzerindeki hakimiyetini giderek kaybettiği duygusuyla gölgelenen bu dönemi zihinsel kapasitesi şüphe uyandıran bir devlet başkanı sembolize ediyordu.

3

Geçtiğimiz yıl da bu çalkantıyı dindirmek için yeterli olmadı. Yavaş yavaş soğuyan enflasyonist bir ekonomiye ve dikiş yerlerinden patlayan uluslararası bir düzene başkanlık eden Harris ve Biden’ın Demokratları, önümüzdeki on yılda Amerikan iktidarı üzerindeki hakimiyetlerini sağlamlaştırmak ve dünya ekonomisini yeşil bir geçiş yoluna sokmak için birkaç hattı birden kesen bir blok oluşturmaya çalıştılar. Bu arada, GOP, Bonapartist yönelime tamamen boyun eğdi: kitle örgütlenmesinden ziyade ticari kartel olan içi boşaltılmış bir parti, Trump’ın kendilerini rejim değişikliğine hazırlayan memur adayları tarafından istila edildi. Parti kongreleri birer gösteri niteliğindeydi: WWE güreşçileri ve Amerikan folk müziğinin yıldızları partinin ulusal kongresinde adaylarına zarar gelmemesi için fiziksel kalkan olma sözü verirken, Georgia rapçileri Demokratların ulusal kongresinde eyalet açıklamaları için geri sayım yapıyordu; Trump’ın yanında Sun Belt’ten frat boys, Harris’in yanında Ivy League’li kadın şairler.

İki partinin sosyal anatomisi, 2010’larda Amerikan politik ekonomisinin değişen fay hatlarını yansıtıyor; sözde yeşil yeniden sanayileşmenin gereklilikleri ile karada ve denizde fosil yakıt üretiminin gereklilikleri arasında sıkışmış durumda; enflasyonla mücadele ve dünyanın en güvenli varlığı olarak dolara olan talebin devamı. Bu karmaşanın etrafında iki blok toplanmıştır. Bir yanda Trump ve yandaşları etrafında toplanan, çoğunlukla GOP’un yeni muhafazakar dava adamlarından arındırılmış ve banliyö muhafazakarlarını periferideki mavi yakalı işçilerle takas eden, kırsal küçük burjuvalar, şehir merkezlerinden uzakta yaşayan orta düzey yöneticileri, emlak kapitalistleri, kripto tüccarları, Silikon Vadisi’nin sağ kanadı ve 1980’lerin laissez-faire saldırısından kurtulan çelik üreticilerini içeren, sınıflar arası, karbon yoğun bir koalisyon var. Reagan’ın bir araya getirdiği koalisyonun aksine, Trump’ın koalisyonunda üniversite mezunu beyazlar yok; diplomasız beyazlar tarafından ayakta tutuluyor.3Matthew Karp, ‘Party and Class in American Politics’, NLR 139, Ocak-Şubat 2023. Amerikan Anayasası’nın çoğunluk karşıtı özelliklerinden büyük ölçüde faydalanıyor ve yetki alanı için seçmenlerin hem resmi hem de gayri resmi olarak bastırılmasına güveniyor. İnsanları eyleme geçirme kapasitesi, Trump’ı devlet fonlarına erişimini garanti altına almak için kullanmayı uman Ford benzeri bir teknoloji devi tarafından güçlendirilirken, bazı işçi liderleri partideki bu yeni revizyonist sağ resmen ortak karar alma planları ve toplu ücret pazarlığı ile ilgilemdiği için onlara ısındı.

Diğer tarafta ise ‘sınıflar arası’ kavramını yeniden tanımlamış gibi görünen geniş tabanlı bir Demokrat Parti var. Sosyolojik olarak, DNC4Demokrat Parti’nin başkan adayını belirlemek için dört yılda bir düzenlediği toplantı. (Çev.) artık şehirli profesyonelleri, sol-liberal aktivistleri, sivil hak eylemleri gazilerini, istihbarat ajanlarını ve Palo Alto’daki, ‘ilericilerden’ Wall Street’deki haute finance‘e kadar Amerikan sermayesinin her kesimini barındırıyor. Bu yıl Chicago’da düzenlenen Ulusal Kongre’ye katılan bir gözlemci, partinin artık hem emeğin hem sermayenin partisi; hem borçluların hem bankerlerin partisi; Ivy League ile alay eden ama büyük ölçüde Ivy League’liler tarafından yönetilen parti; tekel karşıtlarının ve Silikon Vadisi’nin partisi olarak hareket ettiğini belirtti; hem göçmenlerin hem sınır güvenliğinin partisi; hem imtiyazlıların hem dışlanmışların partisi; hem futbol takımının hem kız öğrenci birliğinin partisi; hem ailenin hem özgürlüğün partisi; hem ateşkeslerin hem savaş makinesinin partisi; faşizme karşı çıkan ama soykırıma yardım eden parti.5Christian Lorentzen, ‘Not a tough crowd’, LRB, vol. 46, no. 17, 12 Eylül 2024. Ancak iki kutuba da eş rol biçen bu yaklaşımın düzeltilmesi gerekiyor: Demokratların yönetici kesiminde bankacılar ve savaş tacirleri, tabanında ise borçlular ve dışlanmışlar çoğunlukta. Belki de en yakın karşılaştırma, sanayi proletaryasının dışarıda bırakıldığı ve finans sermayesinin imalatçı muadiline karşı sağlam bir şekilde direksiyona oturduğu tersine çevrilmiş bir kalkınmacı Peronist blok olabilir.

4

Görünürde, Amerika’nın mevcut siyasi tablosu 1990’lar ve 2000’lerin başındaki durgunluk dönemleriyle belirgin bir tezat oluşturmaktadır. O dönemde, seks skandalları ve seçim sahtekarlıkları üzerine yapılan gazetecilik yaygaraları, Amerikan halkının kamusal yaşamdan giderek uzaklaşmasının üzerini örtmüştü. Katılım oranı 1996 başkanlık seçimlerinde oy verme yaşındaki nüfusun yüzde 49’una düştü. Üç yıl sonra, Clinton, Rawls’a ‘belki de 20. yüzyılın en büyük siyasi filozofu’ olarak başkanlık madalyası verirken ve Rawls ‘bir nesil eğitimli Amerikalının demokrasiye olan inancını yeniden canlandırmasına yardımcı olurken’, halkın seçimlere kayıtsızlığı, erken Jim Crow dönemini veya İlerici Dönem’i anımsatan seviyelere ulaşıyordu.6Bill Clinton, ‘Remarks by the President at Presentation of the National Medal of the Arts and the National Humanities Medal’, Washington dc, 29 September 1999.

Ancak şimdi, işyeri ve cemiyet kuruluşları, sanayisizleşme ve galip gelen piyasa mantığı karşısında eriyip gidiyordu. Her zaman kusurlu parti rekabetinin bir örneği olan Amerikan düopolü, rekabetsizliğin etkin bir örneği haline geliyordu; siyaset bilimci Elmer Schattschneider’in bir zamanlar adlandırdığı gibi yarı-egemen insanlar giderek egemen olmaktan çıkıyordu.7Peter Mair, ‘Ruling the Void’, NLR 42, Nov–Dec 2006; alıntılanan metin E. E. Schattschneider, The Semi-Sovereign People: A Realist’s View of Democracy in America, Chicago 1960. Bu yakınsama koşullarında, kültür savaşları tek başına bir rekabet simülarkı sunuyordu. Tarihçi Charles Maier’in 1990’lardaki Amerikan siyasi kültürü hakkında belirttiği gibi, “siyaset, o kadar tatmin edici görünüyordu ki, ülke, başkanının bir Beyaz Saray stajyeri tarafından cinsel organının okşanmasının “seks” olup olmadığı gibi yakıcı bir konuyla meşgul olabiliyordu.”8Charles Maier, The Project State and its Rivals: A New History of the Twentieth and Twenty-First Centuries, Cambridge ma, 2023, p. 317.

Bu post-politik sükûnet 2000’lerin başında da devam etti. Perry Anderson’ın 2000 seçimleri üzerine yazdığı bir yazıda belirttiği gibi, başkanlık yarışındaki adaylar arasındaki tercih yanılsaması, yarışmanın altında yatan uzlaşmanın ne kadar sağlam olduğunu gizliyordu. Gore’un başkanlığı kaybetmesi, ‘tahmin edilebileceği gibi, bunu halk iradesinin eşi benzeri görülmemiş bir şekilde çalınması ve en korkunç sosyal ve siyasi sonuçları olan bir rejimi başlatması olarak tasvir eden partizan mitlere yol açmıştı’. Yine de Anderson’a göre ‘her iki iddiaya da soğukkanlı bir şekilde şüpheci yaklaşmak için her neden vardı’; ‘Gore ve Bush arasındaki fark’, sonuçta ‘ çok azdı’ ve ‘bu miti benimseyen bir Sol, kendisini Demokratik müesses nizamın iki parti normunun dışında düşünemeyen, ürkek bir müstemlekesi olarak ifşa etti’.9Perry Anderson, ‘US Elections: Testing Formula Two’, NLR 8, Mart–Nisan 2001. Anderson’ın Obama’nın seçilmesinden hemen önce yinelediği gibi, “partiler arası çatışma ve ideolojik gerilim şu anda [ABD’de] Avrupa’dakinden çok daha yoğun”, bunun nedeni artan toplumsal çatışma değil, “Amerika’nın şizofrenik değer sistemi – yaşamın en pervasızca ticarileştirilmesi ile en dindar şekilde kutsallaştırılmasını birleştiren bir kültür: eşit uçlarda ‘liberal’ ve ‘muhafazakar’”, “sermaye karşıtlığıyla ise neredeyse hiç ilgisi yok”.10Perry Anderson, ‘Jottings on the Conjuncture’, nlr 48, Kasım–Aralık 2007.

5

Çeyrek yüzyıl gibi kısa bir süre sonra, Anderson tarafından çizilen portrenin bazı ayrıntıları artık güncelliğini açıkça yitirmiş görünüyor. Mali krizden kaynaklanan çöküşün açık bir dönüm noktası olmasıyla birlikte, kampüslerdeki ve sokaklardaki protestolarda gözle görülür bir artış yaşandı. George Floyd’un 2020’de öldürülmesinin ardından düzenlenen Black Lives Matter gösterileri, ülke tarihinde en çok sayıda protestoya sahne olurken, 6 Ocak’ta Biden’ın yemin törenine karşı düzenlenen eylem de bir başka zirve noktası oldu. Seçimlere katılım da arttı. Kasım 2008’de Wall Street uçurumun kenarındayken, oy verme çağındaki nüfusun yüzde 57’sinin katılımı sağlandı. Bu oran 2020’de yüzde 61,5’e ulaşarak 1900’den bu yana bir başkanlık seçiminde oy kullanan en yüksek Amerikalı oranı oldu.

Siyasi duygular sadece daha hararetli değil aynı zamanda daha inatçı hale geldi. Yüksek Mahkeme’nin 2000 yılında Florida’daki yeniden sayımda Bush Jr. lehine verdiği karara duyulan tepkinin sönme hızıyla kıyaslandığında, ister sağdan ister soldan gelsin, sözüm ona demokratik gerileme örnekleri artık sürekli bir öfkenin konusu. Bir başka yüksek duygu ölçütü, geçtiğimiz mevsimdeki başkanlık suikast girişimlerinin sıklığı, son kırk yıldaki tüm kampanyaları geride bıraktı. 19. yüzyılın sonlarında üç suikast girişiminde bulunulmuştu -1865’te Lincoln, 1881’de Garfield, 1901’de McKinley- bunu yaklaşık altmış yıl sonra Kennedy ve 1981’de Reagan’a yapılan başarısız suikast takip etti. Son iki ay içinde Trump’ın canına kasteden iki girişimde bulunulması, Amerikan vatandaşlarının önümüzdeki seçimlerde nasıl bir karar matrisi ile karşı karşıya kalacaklarının açık bir göstergesidir. Kutuplaşmış, paranoyak, sıfır toplamlı Amerikan siyasi yaşamı, oylama sayıları, halkın katılımı ve kültürel partizanlık açısından Avrupa’nın çoğunu geride bırakmış durumda. Artık hâkim düzene kesin olarak rıza gösterildiği varsayılamaz.

Yine de diğer önemli açılardan Anderson’un analizinin temelleri zamana karşı direnmiştir. Her iki parti de, küçük değişikliklerle birlikte, Amerika’nın ülke dışındaki hiper gücünü korumaya kararlıdır. Piyasalaştırmanın çeşitleri hala siyasi teklifleri tanımlamaktadır: Demokratlar tarafında, sübvansiyonlar ve kâr garantileri yoluyla ekolojik yatırımı teşvik eden bir transfer devleti; Cumhuriyetçiler için gümrük duvarları ve vergi indirimleri. ‘Parti’ terimi, seçilmiş yetkililer, bağışçılar, reklamcılar ve müstakbel adaylardan oluşan, resmi üyelik modelleri olmayan ve STK personeli dışında sivil toplum altyapısı yok denecek kadar az olan bu gevşek birliktelikler için belki de fazla şatafatlı. GOP ve DNC, 1891’de Engels ‘in yaptığı tanımlamadan bu yana çok az değişmiş olan devletçik gemileri olarak daha iyi anlaşılabilir:11Friedrich Engels, 1891 Sonsözü: Karl Marx, The Civil War in France.

Hiçbir yerde ‘politikacılar’ ulusun Kuzey Amerika’da olduğundan daha ayrık, daha güçlü bir kesimini oluşturmaz. Orada, birbiri ardına iktidara gelen partilerin ikisi de, bizzat siyaseti bir ticaret kolu haline getiren insanlar tarafından kontrol edilmektedir. Burada, devlet iktidarını sırayla eline geçiren ve onu en yozlaşmış araçlarla en yozlaşmış amaçlar için sömüren iki büyük siyasi spekülatör çetesi görüyoruz.

Bu arada, on yıl süren siyasi çalkantıların ardından, kitlesel siyaset dönemini karakterize eden sivil toplum mensubiyeti ve dernek yoğunluğu seviyeleri, 1990’larda geriledikleri tarihi dip noktalarından ancak toparlanabilmiştir. Borç odaklı hizmet ekonomilerinde faaliyet gösteren çiçeği burnunda toplumsal hareketler için, çevrimiçi dünyanın dayanışmaları, topluluk ve işyeri dayanışmalarının yerini almakta yetersiz kalıyor.

6

Tahmin edilebileceği üzere, bu durum kıyı entelijansiyası tarafından hummalı bir tarihsel kıyaslama sürecinin başlatılmasına neden oldu. Analistlere göre ABD kendi Weimar anını yaşıyor, Yaldızlı Çağ’a geri dönüyor, Nixon döneminin başlarına ışınlanıyor ya da Eski Dünya’nın Din Savaşları’nı yeniden yaşıyor. Burada bazı baskın unsurlar ayıklanabilir. Trump’ın 2016’daki ihtişamlı zaferinden bu yana, bir dizi tarihçi ve yarı-aydın ülkenin faşizme kayacağı kehanetinde bulundu. Terörize edilen Springfield sakinleri, artan paramiliter faaliyetler ve imhacı retorikle ilgili hikayeler genellikle söz konusu savın temelini oluşturuyor; Proud Boys, Freikorps milislerinin geri dönüşü ve Proje 2025’e gönül vermiş bir parti kadrosunu temsil ediyor.12Alberto Toscano, ‘A Fascist Spectre is Haunting America’, In These Times, 16 Ekim 2024 Trumpizm burada bir önceki yüzyıla özgü aşırı sağcı bir tehdidin çağdaş bir yinelemesini sunmaktadır.

Bu karşılaştırma pek çok açıdan yetersiz kalmaktadır. En önemlisi, 20. yüzyıl boyunca her aşırı sağ tehdidin kilit unsurlarından birini göz ardı ediyor: devrimci bir atılımın eşiğinde olan bir solun varlığı. Üçüncü Dönem’de sunulan en geleneksel analizlerde bile faşizmin ikili bir zaman çizelgesinde anlaşılması gerekiyordu: Büyük Savaş’tan sonra burjuva sınıflarının iktidarlarını istikrara kavuşturamaması ve giderek militanlaşan bir proletaryanın devlet iktidarı için mücadele etmesi. Bu arafta kalan yönetici elitler, anti-kapitalist tehdidi ezerek çıkmazı çözmek için hayal kırıklığına uğramış gazilerin partilerini müdahale etmeye davet etti; faşizm devrimci ara dönemin hem çözümünü hem de bastırılmasını ifade etti. Bu özelliklerin hiçbiri çağdaş Amerikan örneğine uymamaktadır. O halde faşizm öngörüsü neyi başarıyor? Bunun ana sonucu, memnuniyetsiz solu ehvenişer kapitalist efendilerinin arkasına takmaktır; sanki Biden’ın suçları Trump’ınkilerin eksik kalırmış gibi.

Daha açıklayıcı bir benzetme ise ABD’nin ‘ikinci bir Yaldızlı Çağ’ yaşadığı iddiasıdır.13Matt Karp, ‘The Politics of a Second Gilded Age’, Jacobin, 17 Şubat 2021. O dönemde, İkinci Sanayi Devrimi’nin ortasında son derece eşitsiz bir ekonomi karşısında parti kutuplaşması hakimdi. Bazı benzerlikler tespit edilebilir. Son röportajlarında Trump, çelik sektörünü küresel aşırı kapasiteye karşı korumayı umarak ‘McKinley benzeri gümrük vergilerinin’ boyutunu ima ederken, doların devalüasyonu da artık bir seçenek olarak değerlendirilmektedir. Aynı dönemde, parti dışından gelen popülist bir isyan, para arzını gevşetmek isteyerek partiyi farklı bir yöne yönlendirdi. O dönemde de şimdi olduğu gibi Demokratlar, baskıcı altın standardından ayrılma yanlısı, ağırlıklı olarak enflasyonist bir koalisyon olarak görülürken, Cumhuriyetçiler ülkenin sınai kalkınma rotasını korumaya kararlı deflasyonist bir blok olarak öne çıkıyordu.

Burada benzerlikler hemen sona eriyor. Popülizm, gevşek bir şekilde bir araya gelmiş aktörlerden oluşan dijital bir oluşumdan ziyade, Güney ve Ortabatı’da çoktan bir yer edinmiş olan kooperatif çiftçilik hareketinden doğdu; Demokratlar ile işbirliği yapmaya ancak uzun bir gecikmenin ardından mecbur kaldılar. Bu öncü köylülük, kendisini kurumsal modernitenin içine sokmaya çalıştı. Dönem, Amerikan gücünün durgunlaştığı değil yükseldiği bir dönemdi; ABD çelik üretimi 1890’larda İngiltere’yi çoktan geride bırakmıştı; kitlesel göç tüm zamanların en yüksek seviyesindeydi. Baudrillard’ın da dediği gibi, makine yeni yeni harekete geçiyordu.

7

Bu parametrelerin hiçbiri bugün geçerli değildir. Aksine, güncel durum, tarihsel örneklerle ilişkilendirilmesi zor, uzlaşmaya yanaşmayan bir hibrit sunmaktadır. Bir yandan, halkın Amerikan siyasetine katılımı 1990’lar ve 2000’lerin başındaki ilgisizliğe kıyasla göreceli bir canlanma göstermiştir. Aynı zamanda, kurumsallaşmış katılım tüm zamanların en düşük seviyelerinde seyrederken, Amerikan partileri daha da kartelleşmiş ve medya ya da bağışçı sınıflarla kaynaşmıştır.

Sonuç en iyi nasıl tanımlanabilir? Burada bazı biçimlendirmeler yapmak mümkün: bir yanda siyasal mobilizasyon düzeyini ölçen bir siyasallaşma ekseni, diğer yanda ise sivil örgütlenme ve üyelik düzeyini ölçen bir sosyal eksen. Bunlar üzerinde çizilen ilk çizgi -oy verme, protesto faaliyeti ve siyasi suikastların toplamı- 2008 kredi krizinin ardından belirgin bir yükseliş gösteriyor. Aynı zamanda, bu yukarı doğru eğimli eğri aşağı doğru eğimli bir çizgi ile kesişmektedir: sivil katılımı izleyen endekslerde sürekli bir düşüş. Bu ‘protesto dekadı’ boyunca, Amerikan üye kuruluşlarındaki düzenli düşüş sadece hızlandı; sendikalar, kulüpler, dernekler, siyasi partiler ve şimdi -Amerikan yaşantısı için olağanüstü bir şekilde- kiliseler, yeni bir dijital medya devresinin yükselişi ve sıkılaşan iş kanunları ile daha da şiddetlenen ve 2020’deki asıl salgınından metastaz yapan ‘yalnızlık salgını’ ile birleşerek üye kaybetmeye devam etti.

Sonuç ilginç bir şekilde K şeklinde bir canlanma: Amerikan medeni yaşamının erozyonu hızla ilerlerken, ülkenin kamusal alanı, hükümet binalarının basılmasından çevrimiçi komplo teorilerine kadar giderek daha fazla sarsıcı ajitasyon ve tartışma örneklerine maruz kalıyor. Genel hoşnutsuzluk siyasi duyguları körüklüyor; polis ırkçılığına ya da Siyonist şiddete -göçmen suçlarına ya da Çin’in casus balonlarına- duyulan öfke taşıyor.

Burada ‘hiperpolitika’ kavramı -belirgin siyasi neticeleri olmayan bir siyasallaşma biçimi- faydalı olabilir. Post-politika 2010’larda sona ermiştir; kamusal alan yeniden politize edilmiş ve yeniden büyülenmiştir, ancak çevrimiçi dünyanın akışkanlığını ve geçiciliğini çağrıştıracak şekilde daha bireyci ve kısa vadeli koşullarda. Bu, siyasetin ‘düşük’ bir biçimidir -düşük maliyetli, düşük girişli, düşük süreli ve çoğu zaman düşük değerli. Hem kamusal ve özelin birbirinden kökten ayrıldığı Clintoncu 1990’ların post-politikasından hem de 20. yüzyılın ABD’de her zaman zayıf olan geleneksel kitle siyasetinden farklıdır. Amerikalılara kalan şey ise bir gölgeden ibaret: siyasaya etkisi ya da kurumsal bağları zayıf olan bir siyaset.

Günümüzün hiperpolitik ortamı, aktivizm ve atomizasyonun ilginç karışımıyla sosyal medya dünyasını yansıtıyor gibi görünse de, bir başka biçimsiz varlıkla da karşılaştırılabilir: piyasa. Hayek’in belirttiği gibi, planlamanın psikolojisi ve kitle siyaseti birbiriyle yakından ilişkiliydi: politikacılar on yıllar boyunca zaman kollar; Sovyet planlamacıları insan ihtiyaçlarını beş yıllık planlar üzerinden okur; longue durée‘nin farkında olan Mao yirmi yıldan fazla bir süre kırda sürgünde kış uykusuna yatardı. Ancak piyasanın ufku çok daha kısıtlıdır: iş döngüsünün salınımları katılımcılara anında kazançlar sunar. Bugün politikacılar kampanyalarını birkaç hafta içinde başlatıp başlatamayacaklarını sorguluyor, yurttaşlar bir günlüğüne eylemlere katılıyor, influencer’lar bir tivit ile destek topluyor ya da protesto ediyor.

Sonuç, sosyal medyadaki ‘manevra savaşlarının’, kurum inşasındaki ‘mevzi savaşlarına’ baskın gelmesi ve siyasi katılımın birincil biçimlerinin piyasa işlemleri kadar geçici olmasıdır. Bu bir tercihten çok bir zorunluluk meselesidir: uzun soluklu hareket inşası için yasal koşullar halen elverişsizdir ve Amerikalı aktivistler bozulmuş bir sosyal ortam ve benzeri görülmemiş derecede genişlemiş bir kültür endüstrisi ile mücadele etmek zorundadır.

8

Bu tür yapısal kısıtlamaların altında strateji sorunları yatmaktadır. İnternet siyasal dışavurum maliyetini radikal bir şekilde düşürürken, radikal siyasetin alanını da un ufak etti, parti ve toplum arasındaki sınırları bulanıklaştırdı ve muğlak bir şekilde yetkilendirilmiş çevrimiçi aktörler kargaşasına yol açtı. Hobsbawm’ın ‘isyan yoluyla toplu pazarlık’ dediği şey, hala post-politik kayıtsızlığa göre daha makbul.14Eric Hobsbawm, ‘The Machine Breakers’, Past & Present, vol. 1, no. 1, Şubat 1952. Amerikan protesto siyasetinin, üye olunan resmi partiler olmadan, bizi 1930’ların ‘süper-politik’ dönemine geri döndürmesi pek olası değil. Bunun yerine, ancien régime dönemi köylü ayaklanmalarının postmodern uyarlamalarına yol açabilir: toplumdaki genel güç farklarını azaltmadan, başkanlık dönemlerinde medya döngülerini takiben edilgenlik ve eylemlilik arasındaki salınımlar. Dolayısıyla, Anderson ve Baudrillard tarafından incelenen geç 20. yüzyıl manzaralarından farklı olarak, 2020’lere özgü K-şeklindeki canlanma.

O halde protestolarla dolu ‘uzun on yıl’, Washington kalesine tabandan gelen başarılı bir saldırı olarak değil, elit-kitle ilişkilerini idare etme yöntemlerinde bir mutasyon olarak yeniden değerlendirilebilir. Aşırı kaldıraçlı finans kuruluşlarının 2008 krizine bulduğu çözüm -borsa ve varlık fiyatlarının şişirilmesi- sermaye fraksiyonları arasında olduğu gibi Amerikan siyasetinde de tavan ile taban arasındaki uçurumu daha da genişletti. Yine de sosyal eğimi değiştirmedi ve halkın hükümet aygıtı üzerindeki denetimi zayıf kalmaya devam etti.

Bu, yeni siyasi yükselişin nasıl bir hileli düzlemde cereyan ettiğini göstermektedir. Dünya hegemonunun kamusal alanı yeniden işgal edildi, ancak yeniden siyasallaşma patlaması halkın hükümet üzerindeki kontrolünü arttırmadı ya da politika yapımının kilit kısımlarını kapsama alanına sokmadı. Amerikalı siyaset bilimcilerin uzun zamandır teşhis ettiği girdi ve çıktı arasındaki olağanüstü uyumsuzluk -bir teklife (örneğin Medicare) verilen kamuoyu desteği ile bu teklifin bir politika olarak uygulanma şansı arasında negatif bir korelasyon olması- Biden-Harris’in sicilinin de gösterdiği gibi daha da derinleşti.15Martin Gilens, ‘Inequality and Democratic Responsiveness: Who Gets What They Want from Government?’, Princeton Government Working Papers, 2004. Amerika’nın tekleyen çarkına para püskürtmek -Trump döneminde 8 trilyon dolar, Biden döneminde 6 trilyon dolar- vekalet savaşları ve üretimin tekrar ülke içine taşınması (‘orta sınıf için bir dış politika’) ile birleşince, reel ücretlerin gıda, yakıt ve konut fiyatlarının çok gerisinde kaldığı, manşet GSYH artışındaki kazançların orantısız bir şekilde en üstteki yüzde 20’lik kesime gittiği bir kargaşa dönemi ortaya çıktı. Amerikan hanelerinin üçte ikisi ay sonunu zor getirdiğini söylerken, yüzde 57’si Biden döneminde artan borçlanma maliyetlerini özellikle ağır buldu.16Karen Petrou, ‘Bidenomics has a mortal enemy, and it isn’t Trump’, NYT, 16 Kasım 2023.

9

Bu durumda Amerikan siyasi kültürünün 2024 yılına ait bir morfolojisi ortaya çıkmaktadır: ne 1890-1960’ların kitle siyaseti ne de uzun 1990’ların post-politikası. Mevcut konjonktürün arkasında, Amerikan sol düşünürlerinin 2010’larda, taşıyıcı partiler, hileli kopuşlar17İng. Dirty break. Amerikan solunun kimi kesimlerinin önce Demokrat Parti içinde güç devşirip sonra ayrı bir parti kurmayı hedefleyen stratejisine verilen isim. (Çev.) ya da sol parti koalisyonları gibi konuların sabit bir önem taşıdığı dönemlerde ele almaya daha hevesli oldukları stratejik sorular gizlidir. Bugün ise bunlardan çok azı hala sol çevrelerin zihinsel radarında yer alıyor. Tim Barker’ın da belirttiği gibi, Amerikan solunun önde gelen isimleri Demokratlarla oldukça Ödipal bir ilişki sürdürmektedir. Bir yandan her nasılsa İsrail’in cezalandırmaya yönelik önergeden tek başına sorumlu olan parti, diğer yandan da uzun süredir elit Siyonizminin ve Soğuk Savaş güvenlik devletinin kutsal kurumları olarak hizmet veriyor.18Tim Barker, ‘False Hopes’, NLR–Sidecar, 27 Eylül 2024. İronik bir şekilde, 2010’ların parti dışından yapılan ataklarının sonucu, Amerikan solunun ufkunun DNC’ye daha sıkı bağlanması olmuştur. Yükselen siyasi duygular parti kartelleri tarafından da ele geçirilebilir.19Lorentzen, ‘Not a tough crowd’, 2024 DNC hakkında: “Daha önce dört siyasi kongreye katıldım ve politikacıları bu kadar seven ya da bunu ifade etmekten bu kadar coşku duyan bir kalabalığa hiç tanık olmadım.” Yarı bağımsız parti faaliyetleriyle geçen on yıllık bir deneyimin ardından, hala kendini Demokrat Parti’yi daha iyi bir hale getirmeyi dert edinmiş bir tabur olarak gören bir Squad,20Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi’nde 2018, 2020 ve 2022 kongre seçimlerinde seçilen sekiz ilerici Demokrat Temsilciden oluşan bir grubun resmi olmayan adı. (Çev.) Amerika’nın sol-popülist dalgasının ana kalıntısıdır.

Hiperpolitikanın Amerikan versiyonu, ülkenin egemen düzeni için illa ki işlevsiz olmak zorunda değil. Önümüzdeki dört yıl için öngördüğü şey çoğunlukla aynı: parlamento dışı mücadeleler, yasal çekişmeler, aşırı siyasi duygusallık ve tıpkı Biden döneminde olduğu gibi, iki partinin ortaklaşarak tıkanmış bir Kongre’den geçebilecek bir gündem oluşturması. Uluslararası alanda bu, İsrail yayılmacılığı ve İran’a karşı vekalet savaşı için maddi destek ve yasal kılıf, Çin’e karşı saldırgan bir tutum ve Rusya ile kabaca iki partinin ortak kararsızlığı ile yürütülen vekalet savaşı anlamına geliyor. Ülke içinde ise güney sınırında devam eden agresif/izin verici bir politika, devlet tarafından yönetilen kürtaj politikaları etrafında devam eden gerilimler ve vergi kanununda daha fazla değişiklik yapılması anlamına gelmektedir. Baudrillard’ın bahsettiği histerezise daha uzun bir yol var.

 

Notlar

(1) Jean Baudrillard, America, Londra ve New York 2010 [1988], ss. 126–8.

(2) Baudrillard, America, ss. 126–7.

(3) Matthew Karp, ‘Party and Class in American Politics’, NLR 139, Ocak-Şubat 2023.

(4) Demokrat Parti’nin başkan adayını belirlemek için dört yılda bir düzenlediği toplantı. (Çev.)

(5) Christian Lorentzen, ‘Not a tough crowd’, LRB, vol. 46, no. 17, 12 Eylül 2024.

(6) Bill Clinton, ‘Remarks by the President at Presentation of the National Medal of the Arts and the National Humanities Medal’, Washington dc, 29 September 1999.

(7) Peter Mair, ‘Ruling the Void’, NLR 42, Nov–Dec 2006; alıntılanan metin E. E. Schattschneider, The Semi-Sovereign People: A Realist’s View of Democracy in America, Chicago 1960.

(8) Charles Maier, The Project State and its Rivals: A New History of the Twentieth and Twenty-First Centuries, Cambridge ma, 2023, p. 317.

(9) Perry Anderson, ‘US Elections: Testing Formula Two’, NLR 8, Mart–Nisan 2001.

(10) Perry Anderson, ‘Jottings on the Conjuncture’, nlr 48, Kasım–Aralık 2007.

(11) Friedrich Engels, 1891 Sonsözü: Karl Marx, The Civil War in France.

(12) Alberto Toscano, ‘A Fascist Spectre is Haunting America’, In These Times, 16 Ekim 2024

(13) Matt Karp, ‘The Politics of a Second Gilded Age’, Jacobin, 17 Şubat 2021.

(14) Eric Hobsbawm, ‘The Machine Breakers’, Past & Present, vol. 1, no. 1, Şubat 1952.

(15) Martin Gilens, ‘Inequality and Democratic Responsiveness: Who Gets What They Want from Government?’, Princeton Government Working Papers, 2004.

(16) Karen Petrou, ‘Bidenomics has a mortal enemy, and it isn’t Trump’, NYT, 16 Kasım 2023.

(17) İng. Dirty break. Amerikan solunun kimi kesimlerinin önce Demokrat Parti içinde güç devşirip sonra ayrı bir parti kurmayı hedefleyen stratejisine verilen isim. (Çev.)

(18) Tim Barker, ‘False Hopes’, NLR–Sidecar, 27 Eylül 2024.

(19) Lorentzen, ‘Not a tough crowd’, 2024 DNC hakkında: “Daha önce dört siyasi kongreye katıldım ve politikacıları bu kadar seven ya da bunu ifade etmekten bu kadar coşku duyan bir kalabalığa hiç tanık olmadım.”

(20) Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi’nde 2018, 2020 ve 2022 kongre seçimlerinde seçilen sekiz ilerici Demokrat Temsilciden oluşan bir grubun resmi olmayan adı. (Çev.)

 

Orijinal Başlık: Hyperpolitics in America
Yazar:
Anton Jäger
Türkçeye Çeviren:
Uğur Şen
Editör:
Bekir Demir