Demo v1.0

22 Aralık 2024, Pazar

Beta v1.0

Hiyerarşinin Savunusu ve Seçkinlere İtaat İdeolojisi Olarak Modern Liberalizm

Liberaller geleneklerini saldırılara karşı savunurken, liberalizm tanımları her şeyi ve hiçbir şeyi kapsayacak kadar genişledi. Gerçek şu ki liberalizm, hiyerarşiye meydan okumaktan ziyade seçkinlere itaat etmekle ilgili bir hale geldi.
Çeviren:
S. Erdem Türközü
Kaynak:
Jacobin

Başlıklar

Geçtiğimiz ay Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi ve Obama yönetiminin eski yetkilisi Cass Sunstein, New York Times’da uzunca bir liberalizm savunusunu1https://www.nytimes.com/2023/11/20/opinion/cass-sunstein-why-liberal.html yayınladı ve bu savununun büyük bir kısmı, Sunstein’ın liberal geleneği oluşturduğunu iddia ettiği çeşitli dolayımlarını detaylandıran numaralandırılmış bir listesiydi. En azından öncüllerinin bir kısmı kati surette tartışmasız. Sunstein, liberalizmin dünyanın büyük bölümünde her iki taraftan da kuşatma altında olduğunu gözlemleyerek başlar:

Solda, bazı insanlar liberalizmin tükendiği, ölmekte olduğu ve tahkim edilmiş eşitsizlikler, terkelci iktidar ve çevresel bozulmanın yarattığı sorunlarla başa çıkamadığı konusunda ısrar ediyor. Sağdaysa bazı insanlar liberalizmin geleneksel değerlerin çöküşünden, şahlanmış suçtan, otoriteye saygısızlıktan ve yaygın ahlaksızlıktan sorumlu olduğunu düşünüyor.

Sunstein, liberalizm karşıtlığının ivmelendiği konusunda genel olarak haklı olsa da bazı eski at nalı kuramları2https://jacobin.com/2016/01/bernie-sanders-trump-populism-marche-corbyn-politics/ paylaşarak, birden fazla kez sol ve sağ çeşitlemeleri arasında belirsiz bir eşdeğerlik olduğunu ima eder.

Burada sadece standart bir yanıt sunabilirim: Solda yer alan bizler çoğunlukla daha fazla demokrasi ve geniş kapsamlı kamu malları gibi şeyler isterken, sağdaki liberalizm karşıtları teokrasi, yasallaştırılmış ırk ayrımcılığı ve azınlık yönetimi isteme eğilimindedir. Sol, liberalizme eleştirel yaklaşır çünkü liberalizm ilerlemeye karşı durma ve hiyerarşinin muhafazasıyla ilişkilendirilir hale geldi3https://jacobin.com/2018/12/liberalism-theory-practice-obama-trudeau ve insan özgürlüğüne dair tamamlanmamış bir fikri temsil ettiğini düşünüyoruz. Sağdaki birçok liberalizm karşıtıysa, bizi genel oy hakkı öncesine götürmek istiyor ve hiyerarşiyi hem doğal hem de arzu edilir görüyor. Açıkçası, bu eleştiriler hiç de aynı sayılmaz ve çıkarımları bakımından radikal biçimde farklıdır.

Yine de, Sunstein’ın liberalizm portresinde en şaşırtıcı olan, inanılmaz derecede geniş olmasıdır. Temelde herhangi bir siyasi etiketin kati anlamı her zaman biraz akışkan ve tartışmalı olacaktır ve bağlanımlarında farklılaşan insanlar yine de bu etiketi atfedebilir.

Belirli bir siyasi kimliğe sahip olmanın ne anlama geldiği de son derece bağlama özgüdür; zaman ve mekâna göre değişme eğilimindedir. Tüm bu uyarılara rağmen, Sunstein’ın liberalizm tanımı o kadar geniş bir ağ bırakır ki, tanımladığının gerçekten tutarlı bir siyasi proje oluşturup oluşturmadığını sormak doğru olacaktır.

Sunstein’ın otuz dört tezine göre liberal, iktisadi yeniden dağıtıma inanır ama aynı zamanda bunu reddedebilir (16). Aynı durum, liberallerin “iklim değişikliği, göç, asgari ücret, serbest ticaret” ve emniyet kemerlerini zorunlu hale getiren mevzuatlar gibi düzenlemelerin çok uzak bir köprü olup olmadığını hararetle tartışabilecekleri ve tartıştıkları yönetsel devlet4administrative state, yönetsel devlet, bazı devlet kurumlarının kendi yasalarını yazma, yargılama ve uygulama yetkisini tanımlamak için kullanılan terim –ç.n. için de geçerlidir (17). Felsefi açıdan liberaller, John Locke ya da Adam Smith gibi geleneklerinin klasik temsilcilerini ve Friedrich Hayek ve Milton Friedman gibi mülkiyet haklarının merkezi olduğu neoklasik temsilcileri ya da ünlü eseri A Theory of Justice [Adalet Kuramı] ile üretim araçlarının kolektif mülkiyeti olasılığını açık tutan John Rawls gibi sol liberalleri takip edebilir (21). Bir liberal Ronald Reagan’a tapabilir veya ondan nefret edebilir; Franklin Roosevelt söz konusu olduğunda da durum aynı.

Bu genişliği savunmak için Sunstein, Rawls’un büyük “H”yle yazılan hakikati reddeden ve bunun yerine farklı bakış açılarına sahip insanlar arasında oydaşma bulan “siyasi liberalizm” kavramına atıfta bulunur. Sunstein’a göre Rawls’un liberalizmi “temel sorunlar hakkında çok farklı görüşlere sahip insanları uzlaştırmayı amaçlayan [ve] sol, sağ ve merkezdeki insanlar tarafından kolayca desteklenebilen” bir liberalizmdir (19). Bu ilkenin, başka yerlerde dahil ettiği liberal düşüncedeki çatışan kutupların çoğuna nasıl uygulanacağı hiçbir şekilde açık değildir (örneğin, Hayek’in devlet görüşünü Rawls’unkiyle ya da Reagan’ınkini FDR’ninkiyle uzlaştırmak açıkça olanaksızdır).

Reel liberalizmin Sunstein’ın bahsettiği bazı asil emelleri karşılayıp karşılamadığını sormanın adil olduğu birçok örnek de söz konusudur. Listesinin en başında temel bir bağlanım olarak belirttiği insan hakları, şu anda Gazze’deki dehşet hakkında sayısız insan hakları örgütünün taleplerini görmezden gelen Demokrat Parti’nin üst düzey yetkilileri arasında en üst sırada yer almıyormuş gibi görünür. Uygulamada, günümüzün ana akım liberalizmi, makro-dağıtımsal tabloyu çok az değiştiren, hatta hiç değiştirmeyen, vergi kredileri ve araç bütçe hesaplı yardımlar dışında iktisadi yeniden dağıtımı aşağı yukarı reddeder.

Yukarıdakilerin çoğuyla bağlantılı bir başka sorun da Suntein’in tezlerinin çoğunun öyle bir soyutlama düzeyinde var olmasıdır, ki tam olarak ne anlama geldikleri belirsizdir. Açıkça otoriteryen olmayan bizler çoğulculuk, hoşgörü, sivil açık fikirlilik ve hem bireyler hem de devlet tarafından gücün kötüye kullanımının anayasal olarak sınırlandırılması gibi kavramları genel olarak benimsiyoruz. Bununla beraber bunları siyasa ya da uygulamada hayata geçirmek çok daha karmaşıktır ve geniş genellemelerle bağdaşmayan bir özgüllük düzeyi gerektirir.

Tüm bunlardan çıkarılacak tutarlı bir sonuç varsa, o da Sunstein gibi liberal entelektüellerin geleneklerini somut öncüllere indirgenebilir gerçek bir siyasi projeden ziyade bir tür merkezci eğilimle ilişkilendirmeleri olabilir. Bu, en azından liberallerin sık sık sol ve sağı yekpare bir anti-liberal eğilime indirgemesinin bir açıklamasıdır: Zaman zaman sol insanların algılanan çeşitli adaletsizliklere karşı öfkelerini dile getirdikleri ve bunları özgül suçlulara yükledikleri kitlesel mitingler düzenler –çok farklı şekillerde de olsa popülist sağın da bunu yaptığı bilinen bir şeydir. Siyaset vizyonunuz öncelikle duygusal bir vizyon olduğunda ve ideolojinin reddine dayandığında, bu ikisini birbirine karıştırmak çok daha kolay hale gelir.

Bu aynı zamanda Sunstein’ın liberalizm portresinin neden bu kadar inanılmaz derecede geniş olduğunu da açıklar. Son on yıl içinde hem soldan hem de sağdan gelen eleştiriler karşısında bazı liberal entelektüeller soyutlamaya geri çekildi ve bunun sonucunda da kendi geleneklerine dair faydasız bir şekilde sıfır toplamlı bir anlayışa sahip oldu. Samuel Moyn’un geçen yaz yazdığı bir makalede ileri sürdüğü üzere:5https://www.nytimes.com/2023/08/26/opinion/liberalism-trump-russia-china-cold-war.html?action=click&module=RelatedLinks&pgtype=Article

Patrick Deneen’in çok satan Why Liberalism Failed’i [Liberalizm Neden Başarısız Oldu] gibi kitaplarda, Deneen’in yüzyıllar öncesine kadar izini sürdüğü tüm modern çağın liberalizmi hakkında evet ya da hayır oylaması yapıldı. Kendilerini çılgınca savunan liberaller, soyut kavramlara başvurarak yanıt verdi; “özgürlük”, “demokrasi” ve “hakikat” gibi tek alternatifin tiranlık olduğu soyut kavramları öne sürerken, kendi hatalarından ve bunları düzeltmek için nelerin gerekeceğinden uzaklaştılar. Her iki taraf da, tüm gelenekler gibi liberalizmin de “ya sev ya da terk et” olmadığını fark edemedi. Liberallerin Soğuk Savaş sırasında onu bu kadar radikal bir şekilde dönüştürmüş olması, yeniden dönüştürülebileceği anlamına gelir; liberaller felsefelerinin vaatlerini ancak daha önceki dürtülerine yeniden dönerek canlandırabilir.

Aslında sosyalist solda yer alan bizlerin yapmaya çalıştığı da tam olarak budur. Liberal geleneğin unsurları hem 19. yüzyıl sömürgeciliğinde hem de Fransız Devrimi’nin en iyi kısımlarında bulunabiliyorsa, bunu tek biçimli bir şey olarak ele almak için hiçbir neden yoktur. Liberalizm eşitlikçi düşünceye hayati katkılarda bulunduysa ve emperyal şiddet ve savaş gibi konularda suç ortaklığı yaptıysa, neden sadece ilkini alıp ikincisini reddetmeyelim? Ve liberal geleneğin çeşitli parçaları arasında bariz çatışmalar ya da çelişkiler varsa, bir konumlanış belirleyip onu savunmamak için hiçbir neden yoktur.

Demokratik sosyalistler liberalizmin bazı kısımlarını gerekli ama aynı zamanda yetersiz görür. Ayrıca, bana göre haklı bir şekilde6https://jacobin.com/2018/12/liberalism-theory-practice-obama-trudeau, modern versiyonunu eşitlik ya da ilerlemeden ziyade içgüdüsel muhafazakârlık ve seçkinlere itaatle ilişkilendirmeye başladılar. Irving Howe’un yaklaşık yetmiş yıl önce ifade ettiği7https://www.dissentmagazine.org/online_articles/irving-howe-voice-still-heard-this-age-of-conformity/ gibi, liberalizmin “ideolojilere eşlik eden aşırı iddialar ve fanatizmlere karşı bizi doğru bir şekilde şüpheci kılmak” da dahil olmak üzere “bariz ve önemli faydalarını” kabul ettikten sonra:

Liberalizm hükmederse de kendinden eminlik ya da güvenlik hissiyle değil; içerideki zaferlerinin dışarıdaki felaketlere bağlı olduğunu bilir; ve toplayamadığı élan’ın [canlılığın] yerine rehavet ve endişenin bir karışımını koyar. Bu da fikirler dünyasında bir bulanıklık atmosferi yaratır çünkü anlık uyumları derin ahenkler olarak görmekte çıkarı vardır. İnanılmaz felaketlerden ıstırap çeken bir çağda, sanki daha fazla kanıta ihtiyaç varmış gibi, toplumsal kıyamet kuramlarıyla alay eder; savaş, devrim ve karşı devrimle sarsılan bir çağda “ılımlılık” erdemlerini keşfeder. (…) Liberalizm bir ideoloji olarak, “tekinsiz hava” olarak bu ülkede hiç bu kadar güçlü olmamıştı; peki ya özgürlük iştahı için de aynı şey söylenebilir mi?

Notlar

(1) https://www.nytimes.com/2023/11/20/opinion/cass-sunstein-why-liberal.html

(2) https://jacobin.com/2016/01/bernie-sanders-trump-populism-marche-corbyn-politics/

(3) https://jacobin.com/2018/12/liberalism-theory-practice-obama-trudeau

(4) administrative state, yönetsel devlet, bazı devlet kurumlarının kendi yasalarını yazma, yargılama ve uygulama yetkisini tanımlamak için kullanılan terim –ç.n.

(5) https://www.nytimes.com/2023/08/26/opinion/liberalism-trump-russia-china-cold-war.html?action=click&module=RelatedLinks&pgtype=Article

(6) https://jacobin.com/2018/12/liberalism-theory-practice-obama-trudeau

(7) https://www.dissentmagazine.org/online_articles/irving-howe-voice-still-heard-this-age-of-conformity/

 

Orijinal Başlık: Modern Liberalism Has Become a Defense of Hierarchy and Deference to Elites
Yazar: Luke Savage
Türkçeye Çeviren: S. Erdem Türközü
Editör: Kerim Can Kara

Yoruma kapalı.