Biz insanlar, zamanı söyleme ve akışını ölçmeye dair planlar yapma konusunda olağanüstü bir yetiye sahibiz.
Zaman, bizim hem en büyük dostumuz hem de en büyük düşmanımız.
Zamanın içinde varız, ona tabiyiz. Hepimizin başı, ortası ve sonu olan bir hikayesi var. Başlangıcı seçme şansımız pek yok; ebeveynlerimiz sayesinde öylece var oluyoruz. Ortası, işte asıl güçlük bu; bize ayrılan uzunca yıllarla ne yapacağımız; varoluşun pek çok tavizini, anlaşmazlığını ve sınırlamasını göz önünde bulundurarak anlamlı bir hayatı nasıl yaşayacağımız. Ve son; konuşulmayan, hayatın korkunç son noktası, herkesin görmezden geldiği aşikar gerçek, doğanın amansız gücü karşısındaki güçsüzlüğümüzün nihai göstergesi. Hakkında çok az konuştuğumuz, sessizliğin unutulmayla eş olduğuna safça inandığımız o şey.
İnsanların yaş aldıkça zamanın hızlandığını hissetmelerine şaşmamak gerekir. Bunu çok sık duyuyorum, insanlar zamanı hızlandıran bir tür astronomik fenomen olup olmadığını soruyor. Bu zaman aslında bir günün süresi, saatlerin dakik tiktaklarıdır. Oysa, en azından astronomik olara, bunun tam aksinin gerçekleştiği ortaya çıktı. Elbette varoluşsal zaman başka bir hikaye.
Bir günlük süre farklı şekillerde tanımlanır ve farklı isimlerle anılır. Bir zaman birimi olarak bir güneş gününü 24 saat veya daha iyisi 86.400.002 saniye olarak tanımlarız, ki bunu saatlerimizde kullanırız. Ortalama bir güneş yılında 365.242 güneş günü vardır. (Yeri gelmişken bir güneş yılı, Güneş’in Dünya’dan görüldüğü haliyle gökyüzünde aynı konuma dönmesi için geçen süredir). Nitekim Dünya Güneş’in etrafında dönerken dikey olarak 23,5 derece eğik olduğundan ve bir topaç gibi yalpaladığından (ekinoks devinimi), güneş yılı, sabit yıldızlara göre ölçüldüğünde (bu, yıldız yılı olarak adlandırılır) Dünya’nın güneş etrafında tam bir yörüngeyi tamamlaması için geçen süreden yaklaşık 20 dakika daha kısadır.
Kafanız mı karıştı? Muhtemelen biraz. İşin asıl ilginç yanı, Dünya’nın kendi ekseni etrafında bir kez dönmesi için geçen süre olarak tanımlanan bir günün süresinde Ay’ın kilit bir rol oynamasıdır. Ay’dan (ve beşte bir kuvvetle Güneş’ten) gelen kütleçekim kuvveti Dünya’nın ona bakan tarafına daha fazla etki eder. Bu da gezegenin (ve daha etkili olarak okyanusların) kabarmasına neden olur. Dünya kendi etrafında Ay’ın yörüngesinde döndüğünden daha hızlı döndüğü için, bu su kütlesi Ay’ın önünde hareket eder. Net sonuç, medcezir dalgasından kaynaklanan ekstra kütlenin Ay’ı çekiştirerek ona yörüngesel bir destek verirken, okyanus tabanındaki sürtünmenin Dünya’nın dönüşünü çok az da olsa frenlemesidir.
Sonuçta, Dünya’nın dönüşü her yüzyılda yaklaşık 1,7 milisaniye yavaşlarken, Ay da yavaş yavaş bizden uzaklaşır. Başka bir deyişle, bir günü Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki bir dönüşünü tamamlama süresi olarak düşünürsek günler kısalmıyor, uzuyor. Örneğin fosil kayıtları, yaklaşık 620 milyon yıl önce bir günün 21,9 saat, bir yılın ise 400 gün sürdüğünü göstermektedir.
Açıkça görülüyor ki günlerin kısaldığı ve zamanın hızlandığı yönündeki yaygın algı astronomiden kaynaklanmıyor. O halde bunun sebebi ne olabilir? Her şeyden önce yaşa bağlı bir zaman algısı var. Çocukların, işlerini halledebilmek için zamanın çok hızlı geçtiğinden şikayet ettiklerini nadiren duyarız. (Tabii bir yerlerde çok eğleniyor ve daha fazlasını istiyorlarsa o başka.) Aslında bu algı, birçok araştırmanın da doğruladığı gibi yaş ilerledikçe daha da kötüleşiyor gibi görünüyor. William James bunu yaşlılıkta yeniliklerin eksikliğine bağlamıştır. Hayatımızda ne kadar az unutulmaz olay olursa, zaman o kadar hızlı geçer. Bunu stresle birleştirin: İşle ilgili veya kişisel görevleri tamamlamak için daha fazla “zaman baskısı” yaşıyorsak, zaman hızlanıyor gibi görünür.
Elbette, yaşlandıkça geçen zaman da yaşınızın daha küçük bir bölümü haline gelir. 10 yaşındaki biri için bir yıl hayatının yüzde 10’u iken, 60 yaşındaki biri için yaklaşık yüzde 1,67’sidir. Görünen o ki, zamanın akışını yavaşlatmak için kendi yavaşlama yollarınızı bulmanız ve hayatınızda çeşitlilik yaratmanız gerekiyor. Günlerinize yenilik katın, kendinizi aşırı stresli faaliyetlerden kurtarın, sadece var olabilmek için kendinize biraz zaman ayırın. Bunlar, yaşamak için yeterli zamana sahip olmamanın yarattığı acının ilacı gibi görünüyor.
Kısacası cevap yeterince basit: Zamanın kontrolünü elinizde tutmak için biraz hayatınızı yaşayın.
Orijinal Başlık: Why Is Time In A Hurry?
Yazar: Marcelo Gleiser
Türkçeye Çeviren: Bahar Saraç
Editör: Özlem Kırtay