Mücadelelerden Öğrenmek

Kuir, Irkçılık Karşıtı ve Sınıfsal Mücadeleleri Birleştirmek

Toplumsal cinsiyet ve ırksallaştırma temelli ayrımcılık ve marjinalleştirme, tıpkı sınıf ilişkileri gibi kapitalist toplumun ve onun üretim biçiminin temel yapı taşlarıdır.
Okuma listesi
Editör:
Rosa-Luxemburg-Stiftung
Özgün Başlık:
Von Kämpfen lernen: Queere, antirassistische und Klassenkämpfe verbinden
1 Ocak 2024

Bu metin Johannes Gutenberg-Mainz Üniversitesi Çeviri-, Dil- ve Kültürbilim Fakültesi Türkçe Yüksek Lisans öğrencileri tarafından, 2024-25 kış döneminde açılan Queere Texte başlıklı çeviri dersi kapsamında Türkçeye aktarılmış, redaksiyon dersin yürütücüsü Betül Havva Yılmaz tarafından yapılmıştır.

Kimlik ve sınıf siyasetlerini karşı karşıya getirmek, günümüz yazarlarından bazılarının belki de en provokatif oyunu. Bu yazarlara göre kimlik siyaseti, işçi sınıfının sorunlarının ve ihtiyaçlarının ihmaline yol açıyor; baskın “yaşam tarzı solcuları” sınıf siyaseti yürütmektense “giderek küçülen ve tuhaflaşan azınlıkların acayiplikleriyle” ilgileniyor.1Wagenknecht, S. (2021): Die Selbstgerechten: Mein Gegenprogramm – für Gemeinsinn und Zusammenhalt. Frankfurt a.M., p.102. Diğerleri ise mevcut toplumsal düzeni radikal bir şekilde eleştirmek yerine radikal bir uzlaşma isteğinde. Sınıf çelişkisi, “sınıfçılık” adı altında safi bir ayrımcılık meselesine indirgeniyor. Sömürüye, değersizleştirmeye ve ötekileştirmeye karşı, çeşitlilik yönetimi (Diversity Management)2Türkçede Çeşitlilik Yönetimi olarak ifade edilen Diversity Management (İng.), farklı kimlik ve deneyimlere sahip bireyleri kapsayan bir iş gücü oluşturmayı ve bu çeşitliliği verimli şekilde yönetmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır. -çn. ve ayrımcılık karşıtlığı ile mücadele edilebileceği düşünülüyor. Farklılıkların ortadan kalkacağı ve en küçük ortak paydada buluşulacağı umudu, kapitalist düzende doğru bir yaşama duyulan arzunun ifadesidir. Bu kurgusal dikotomide, beyaz sanayi işçilerinin mücadelesine ve çeşitlilik programlarına katılamayan herkes dışarıda bırakılıyor: yoksul kadınlar, kuirler ve BIPoC (siyah bireyler, yerli halklar ve renkli insanlar)3“BIPoC” İngilizcede “Black, Indigenous and People of Color” ifadesinin kısaltmasıdır. -çn.; yani, ayrımcılığa kesişimsel olarak maruz kalanlar ve ücretli çalışanlar. Toplumsal cinsiyet ve ırksallaştırma temelli ayrımcılık ve marjinalleştirme, tıpkı sınıf ilişkileri gibi kapitalist toplumun ve onun üretim biçiminin temel yapı taşlarıdır.4Davis, A. Y. (2011): Women, Race & Class. New York. Toplumsal cinsiyet, ırksallaştırma ve sınıf arasındaki ilişkiler kapitalizmde ortadan kaldırılamaz ve “insanın aşağılandığı, köleleştirildiği, terk edildiği ve hor görüldüğü tüm koşullar tersine çevrilmeden” kapitalizmin kendisi de ortadan kaldırılamaz.5Marx, K./Engels, F. (1981): Karl Marx Friedrich Engels Werke Band 1 (Institut für Marxismus-Leninismus beim ZK der SED, Hrsg.), p.385.Berlin.

Audre Lorde, farklılıkların kabul edilmesini kolektif mücadeleler için üretken bir zemin olarak değerlendirir.6Lorde, A. (2019): The Master‘s Tools Will Never Dismantle the Master‘s House. In: Sister outsider, 103-106. London. Bu bağlamda farklılıklar, mücadeleleri birleştiren bir motor olarak tartışmanın merkezine taşınır. İşçi sınıfı hiçbir zaman yalnızca erkek, beyaz ve heteroseksüellerden ibaret değildi. İşçi sınıfının büyük bir kısmı eskiden olduğu gibi hâlâ siyah, renkli, Küresel Güney’de yaşayan veya göçmenleştirilmiş7Yazar, kendisiyle yapılan görüşmede kaynak metinde kullandığı kelimenin işlevini göçmen ailelerin çocuklarına da Almanya’da doğmuş olsalar bile sadece kökenleri farklı olduğu için göçmen gözüyle bakıldığını, başka bir deyişle onların da “göçmenleştirildiğini” söyleyerek açıklamıştır. -çn. kişilerden oluşur. İşçiler aynı zamanda lezbiyen, gey ve/veya trans* olabilir; bu işçilerin tecrübeleri ve kimlikleri de sosyal konumlarıyla şekillenir. Metnin devamında ırkçılık karşıtı ve kuir hareketlerin pratiklerini, bunların sınıfla kurdukları bağları ve 1970’li yıllarda Yeni Sol içinde yer alan eşcinsel mücadelesini ele alacağım. Bu sayede sınıf meselesini ırkçılık karşıtı, kuir ve göçmen bir perspektiften sorgulayan, dayanışmacı ve dönüştürücü bir pratik için bağlantı noktaları bulunabilir.

Antifa Gençlik’ten 8 Mayıs Göçmen Grevi’ne

Antifa Gençlik, ırkçılık karşıtı öz örgütlenme faaliyetlerine günümüzde de örnek teşkil ediyor. 1989 yılında Berlin’de Türk ve Kürt aktivistler tarafından kurulan bu grup, ırkçılık ve faşizm karşıtı örgütlenme girişimlerinin öncüleri arasında sayılabilir. Bu örgütlenme girişimlerinin, Almanya’daki göçmenleştirilmiş bireylerin kendi iradelerini kazanma çabalarıyla hayata geçirildiğini de söylemek gerekir.8AK Wantok (Hg.) (2014): Antifa Gençlik: Eine Dokumentation (1988-1994) (1. Aufl.). Münster. Almanya’daki yüksek işsizlik oranına rağmen, sermayenin ücretli emeğe karşı konumunu güçlendirmek amacıyla Türkiyeli işçilerin istihdamı sağlandı. Antifa Gençlik, misafir işçilerin istihdama dahil edilmesini sınıf siyasetinin bir sonucu olarak değerlendirdi. Bu işçilerden hep “misafir” olarak bahsedildiğinden Almanya’ya kalıcı olarak yerleşip yerleşemeyeceklerine dair bir güvence de yoktu. Gruptaki aktivistler, özellikle önce 1991 yılında Hoyerswerda’da ve daha sonra Rostock-Lichtenhagen’da yapılan pogromlarda somutlaşan ırkçılığın devlet eliyle kasıtlı olarak körüklendiğini savundular. O zamanki üyelerinden Ercan Yaşaroğlu, Antifa Gençlik’i bu şartlar altında göçmenlere yine göçmenler tarafından destek sağlama amacı güden bir öz yardım girişimi olarak tanımlıyor:9Yaşaroğlu, E. (2014): Kritik Selbstkritik. In: AK Wantok (Hg.), Antifa Gençlik: Eine Dokumentation (1988-1994) (1. Aufl.), p.219. Münster.

Asıl amacımız göçmenler olarak Almanya’daki varlığımızı açıkça ortaya koymaktı. Böylece kendi taleplerimizi kendimiz ifade edebilecek; toplumun sorunlarına dair kendi yaklaşım ve bakış açılarımızı geliştirebilecektik. Artık kurban olmaktan bıkmıştık. Herkesin hakkında söz söyleyebileceği etkisiz eleman değil hem hukuki hem de sosyal anlamda toplumun bir parçası olmak istiyorduk.

Özellikle 2020 yılında Hanau’da gerçekleşen ırkçı saldırıdan sonra, soldan yükselen bağımsız bir faşizm karşıtı göçmen mücadelesi çağrısı, tarihsel bir örnek olarak Antifa Gençlik’te karşılık buldu.

Geçtiğimiz yıllarda çeşitli şekillerde sağladığı kazanımlar ve yakaladığı muhalif rüzgarla birlikte ırkçılık karşıtı hareketlerin yeni bir konjonktürü olduğunu söyleyebiliriz. “Black Lives Matter” (BLM) hareketiyle siyahlar seslerini siyasette açıkça duyuruyor. Welcome United’ın düzenlediği kitle gösterilerinde BLM ile sıkça duyduğumuz “Adlarını söyleyin!” (Say their names!) sloganı ırkçı şiddet kurbanlarını anmak için kullanıldı ve “Migrantifa jetzt!”10Migrantifa, Migrant (göçmen) ve Antifaschismus (faşizm karşıtlığı) kelimelerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkmış bir söz. “Migrantifa hemen şimdi!” -çn. sloganıyla da göçmenler faşizme karşı durmaya çağrıldı. Böylece 2020 yazında Almanya’da yapısal ırkçılık ve ırkçı polis şiddeti hakkında bir tartışma başladı. Göçmen grevi çağrısıyla birlikte11Grev Birliği 8 Mayıs, 2020 -çn. faşizm karşıtı göçmenler, işçiler ve sendika hareketiyle sembolik olarak bir araya geldi.12Streikbündnis 8. Mai. (2020): Generalstreik. Wir Streiken! 08.05.2020 https://wirstreiken0805.wordpress.com/2020/03/05/generalstreik/ Özellikle de 1973’teki korsan Ford grevlerini de andılar13Tamirci Kılığında 6 ila 8 Komünist başlıklı https://www.kanak-attak.de/ka/archiv/passagiere/presse/fordstreik.htm adresinde erişilebilecek blog yazısı. -çn.. Bu süreçte iş gücünü kontrol altına alma aracı olarak ırksallaştırma14Quijano Obregón, A. (2019): Kolonialität der Macht, Eurozentrismus und Lateinamerika. Reihe Texte zur politischen Theorie und Praxis, hg. von Boris Buden, Jens Kastner, Isabell Lorey, Birgit Mennel, Stefan Nowotny, Gerald Raunig, Hito Steyerl, Ingo Vavra, Tom Waibel, Bd. 17. Wien, Berlin. örneğin; et endüstrisinde, şantiyelerde, gastronomide veya çoğunlukla süresiz oturum izni olmayan işçilerin çalıştığı kayıt dışı bakım işlerinde öne çıktı.

Audre Lorde’dan QTI*BIPoC United’a15QTI*BIPoC United kuir, trans, inter, Siyah bireyler, Yerli halklar ve Renkli insanların haklarını savunan, Berlin’de kurulmuş bir topluluktur. -çn.

Irkçılığa maruz kalan kuirlerin mücadeleleri Almanya’da köklü bir geçmişe sahip. Özellikle siyah lezbiyen aktivistler, günümüzdeki tartışmaların temelini atarak kuir, trans, inter, siyah bireyler, yerli halklar ve renkli insanlar (QTI*BIPoC) için hâlâ özgür alanlar sağlayan altyapılar kurdular. Bunun en önemli kanıtlarından biri, günümüzde de aktif olan ADEFRA’nın16ADEFRA, Afro-Alman kadınlar için kullanılan bir kısaltma, aynı zamanda 1992 yılında Berlin’de kurulmuş bir derneğin adıdır. -çn. kuruluşudur.17Oguntoye, K./Kinder, K./Auma, M. M./Piesche, P. (2016): Looking Backward and Forward: Twenty Years of the Black Women‘s Movement in Germany. In: Sarah Lennox (Hg.): Remapping Black Germany: New Perspectives on Afro-German History, Politics and Culture, 259-273. ADEFRA’nın kurucularından siyah lezbiyen aktivist Katharina Oguntoye, Audre Lorde’un Almanya’daki feminist hareketle buluşmasını “Alman kadın hareketi için bir dönüm noktası” olarak tanımlıyor.18Oguntoye, K. (2007): Mein Coming-Out als Schwarze Lesbe in Deutschland. In: Dennert, G./Leidinger, C./Rauchut, F. (Hg.): In Bewegung bleiben: 100 Jahre Politik, Kultur und Geschichte von Lesben (1. Aufl), p.161. Berlin

26 Haziran 2021’de ilk kez düzenlenen QTI*BIPoC United’ın eylemi bu hareketin bilgi birikimine ve mücadelelerine dayanıyor. Bu eylemde çoğunlukla QTI*BIPoC bireyler ve onlarla dayanışma gösteren destekçilerden oluşan en az iki bin kişi toplandı. Audre Lorde’un fikirlerine yapılan atıflar, yalnızca kapanış konuşmasını yapan Emilia Roig’inalıntılarında değil, aynı zamanda sınıfsal ilişkilere dair vurgusunda da açıkça görülüyor:19Roig, E. (2021): QTI*BIPoC United Speech. QTI*BIPoC United. https://qtibipoc.wordpress.com/emilia

Evsizlik ve güvencesiz barınma koşulları; sığınma ve göçmenlik statüsü nedeniyle trans ve kuir mültecilere koyulan bürokratik engeller; sağlık hizmetlerine erişimde ve uygun tedavi almada yaşanan zorluklar; ruh sağlığı sorunları, patolojikleştirme20Patolojikleştirme, bir durumu hastalık olarak nitelendirme anlamına gelir. -çn., kurumsallaşmış terapötik şiddet; seks işçiliğinin suç sayılması, kesişimsellik, göç ve sığınma konularında maruz kalınan ayrımcılık, dışlanma ve polis şiddeti. Bütün bunlar artık sona ermeli!

LGBTQI topluluğunun yalnızca evlat edinme ve evlilik hakkında konuşmasının başlıca nedeni, topluluğun çıkarlarını temsil edenlerin ağırlıkla beyaz orta sınıf bireyler olmasından kaynaklanıyor.

Kesişimsel yaklaşım, farklılıkların tanınması temelinde ortak bir mücadele oluşturmayı amaçlıyor. Bu yaklaşım, bütün konuşmalar ve performanslar da dahil olmak üzere eylemin tamamına hakimdi. Buna ek olarak, yerel televizyonda yapılan bir programda da aynı tema işlendi.21Hofmann, I. (2021): Achan Malonda über den Sternen-Pride: „Wir müssen über intersektionale Diskriminierung reden“. https://www.tagesspiegel.de/gesellschaft/queerspiegel/achan-malonda-ueber-den-sternen-pride-wir-muessen-ueber-intersektionale-diskriminierung-reden/27143488.html Trans seks işçisi Roman22Kaynak metinde geçen Rom*nja kelimesi Türkçe’de Roman anlamına gelmektedir. Antonella Lerca Duda’nın konuşmasında geçen Roma kelimesi de aynı anlama geldiğinden tekrar Roman olarak çevrilmiştir. -çn. aktivist Antonella Lerca Duda da konuşmasını, günümüzde marjinalleştirilmiş grupların gelecekte mutlaka özgürleşeceğini vurgulayan birleştirici bir çağrıyla bitirdi:23Lerca Duda, A. (2021): QTI*BIPoC United Speech. QTI*BIPoC United. https://qtibipoc.wordpress.com/antonella

Birlikte mücadele etmeli,
Kesişimsel bir mücadeleyi benimsemeliyiz.
Her gün kesişimsel kimliklerle yaşayabilen her birinize inancım tam.
LGBT topluluğuna yönelik tüm saldırıları artık durdurmalıyız.
Aileme yönelik bu şiddetten gerçekten usandım.
Ailem artık özgür olmalı.
Haklarımı istiyorum. Hemen şimdi!
Roman ve Sinti LGBT bireylerin haklarını.
En küçük bir hareket dünyayı değiştirebilir!
Gelecek biziz.
Gelecek kuir, kesişimsel ve feminist.
Gelecek bizim! Gelecek bizim!

Gey ve Lezbiyen Komünistler

Yetmişlerin Batı Almanya’sındaki gey hareketi, 1960’ların sonu ve 1970’li yılların Yeni Sol (Neue Linke) ve öğrenci hareketleri çerçevesinde şekillenmişti. Bu hareketler belirgin bir şekilde sol ve anti-kapitalistti. Ancak Yeni Sol, lezbiyen ve gey hayatların gerçeklerine çoğunlukla zoraki bir toleransla yaklaştı.24Los Angeles Research Group (1977): Zur materialistischen Analyse der Schwulenunterdrückung: Mit einer Dokumentation der Standpunkte vom Kommunistischen Bund Westdeutschland (KBW), Kommunistische Partei Deutschland/Marxisten-Leninisten (KPD/ML), Kommunistischer Bund (KB)/Los Angeles Research Group (LARG). (1. Aufl.). Berlin. Cinsel farklılığın burjuva egemenliğinin bir sonucu olduğu ve özgürleşmiş bir toplumda aşılacağı yaygın bir görüştü. Schwule Texte II grubu, bazı sol yapıların en azından toplumsal ve hukuki ayrımcılığa karşı çıkmasına rağmen lezbiyen ve gey özgürleşmesinin sol hareketin hedeflerinden biri olmadığı eleştirisini getirdi. Yalnızca Komünist Birlik (Kommunistischer Bund – KB) daha dayanışmacı bir tutum sergilemişti. KB bünyesinde 1970’li yıllarda bir lezbiyen-gey örgütlenmesi ortaya çıkmış ve 1978’den itibaren bağımsız çalışma grupları oluşturulmuştu.25Shukrallah, T. (2021). Wir haben Geschichte. In: analyse und kritik (ak 673). https://www.akweb.de/gesellschaft/lesben-und-schwule-im-kommunistischen-bund/ Ancak Schwule im KB26Komünist Birliğindeki Geyler -çn. çalışma grubu, Merkez Komite tarafından hiçbir zaman Komünist Birliğin bir komisyonu veya çalışma grubu olarak resmen tanınmamıştı ve bu nedenle KB‘de temsil edilmek için resmî bir talepte bulunamamıştı. Buna rağmen, gey ve lezbiyen aktivistler, sorunlarının KB‘nin merkezî organı olan Arbeiterkampf‘ta27İşçi Mücadelesi Analiz & Kritik -çn. temsil edilmesi için mücadele edebilmişlerdi.

AK‘deki cinsel azınlıklarla ilgili konulara ilişkin ilk metinler, çoğunlukla kadınların siyasi katılımı bağlamında yayımlanmıştı. Örneğin, “BO Barmbek KB/Hamburg Grubundan lezbiyen bir yoldaş” tartışmalara sürekli müdahil olmuş ve açıkça özgürleştirici bir lezbiyen perspektifini vurgulamıştı. 1976 ve 1979’da AG Schwule im KB lezbiyen-gey konuları üzerine iki özel sayı yayınlamıştı: “Geylere Yapılan Baskılarla Mücadele” (Kampf der Schwulenunterdrückung)28Arbeiterkampf (Hg.) (1976): Kampf der Schwulenunterdrückung! (1. Aufl.). ve “Gey Hakları Hemen Şimdi!” (Schwule Rechte jetzt!)29AG Schwule im KB (Hg.) (1979): Schwule Rechte jetzt! (1. Aufl.). Hamburg.. Geylerle ilgili bölümde sürekli olarak Alman Ceza Kanunu’nun 175. paragrafına karşı çıkmış, kurumsal homofobi ve ilk CSD’ler30CSD, Christopher Street Day’in kısaltmasıdır. Türkiye’de Onur Yürüyüşü ismiyle yapılır. -çn. hakkında haberler yapmıştı. Aralık 1979’da Aachen’daki Eşcinsel Haftası (Schwule Woche) gibi bir dizi etkinlikte kurumsal homofobi üzerine yazılan makaleler, Bonn Beethovenhalle’de planlanan bir panelle ilgili şiddetli tartışmaları da beraberinde getirmişti. Bu etkinlikle ilgili tartışmalar, 1973 yılında gey hareketinde reform ve devrim diyalektiği üzerine başlayan bir tartışma olan Tuntenstreit ile de bağlantılıydı.31Holy, M. (2012): Jenseits von Stonewall. In: A. Pretzel/V. Weiss, Akademie Waldschlösschen, Initiative Queer Nations (Berlin), Verein Niedersächsischer Bildungsinitiativen (Hg.): Rosa Radikale: Die Schwulenbewegung der 1970er Jahre Auflage), 39-79. Berlin Initiativgruppe Homosexualität Bielefeld (IHB)32Bielefeld Homoseksüellik İnisiyatif Grubu -çn., radikal solcu geyleri, cinsel özgürleşmeyi ikincil çelişki haline getirmekle suçlayan bir mektup yazmış ve buna karşılık, KB‘den gey bir yoldaş, AK 137’de bir sınıf mücadelesi olarak gey özgürleşmesi perspektifini dile getirmiş ve geylerin ezilmesinin burjuva kapitalizmindeki genel cinsel ezilmişliğin bir ifadesi olduğunu vurgulamıştı: “Bugün ve burada geylerin bir azınlık olduğunu düşünüyoruz. Ancak bu azınlık statüsünü, IHB’nin dayatmaya çalıştığı gibi geylere atfetmiyoruz; aksine bu utanmazlıktan devlet, kilise, gerici basın, bilim camiası vb. gibi heteroseksüel normların zorla dayatıldığı sınıflı toplumun kurumlarını sorumlu tutuyoruz.”33(AG Sexualität 1978’den gey bir yoldaş). -çn.

Mücadelelerden Öğrenmek

Geylerin, siyah lezbiyen feministlerin ve faşizm karşıtı göçmenlerin mücadele pratikleri, çoğu kez, salt kimlik siyaseti gütmekle itham edilir. Oysa burada değindiğimiz örnekler de gösteriyor ki, sınıf siyaseti bir yanıyla her zaman kimlik siyaseti olarak, kimlik siyaseti de bir yanıyla her zaman sınıf siyaseti olarak tasarlanagelmiştir. Mevcut farkların ortadan kalkacağı, artık herkesin eşit söz hakkına sahip olacağı umudu, marjinalleştirilmiş gruplardaki insanların çoğu için boş bir vaatten öteye gidememiştir. Oysa farklılık ve çeşitlilik, farklı yaşam gerçekliklerinin tanınmasını ve dünyayı dönüştürme fikri etrafında bir araya gelerek ortak bir mücadeleye dönüşmesini ifade eder. Bu da herkes için daha iyi bir gelecek adına sürdürülen mevcut dayanışmacı mücadeleler için bağlantı noktaları sağlar. O gelecekte “böl ve fethet” (divide and conquer) düsturunun yerini “fark et ve güçlendir” (divine and empower)34Yazar, kendisiyle yapılan görüşmede kaynak metindeki define sözünün bir aktarım hatası olduğunu, Audre Lorde’un konuşmasında divine sözünü kullandığını belirtmiştir. -çn. düsturu alabilir.35Lorde, A. (2019, p.105) Özgürlükten yoksunuz, güvenceden yoksunuz ve sömürülüyoruz. Fakat özgürleşmenin bir ön koşulu var: Ne şekilde dışlanıp sömürüldüğümüz ve ne şekilde ayrımcılığa uğradığımız konusundaki bilgi birikimlerimizin tümünü bir araya getirmemiz. Kitlesel bir hareketin gelişmesi, kendi gündelik dünya görüşümüzün36Kaynak metinde kullanılan Alltagsverstand (gündelik hayat anlayışı) sözcüğü, İtalyan düşünürü Antonio Gramsci’nin (1891-1937) senso comune teriminin Almancada kullanılan karşılığı olup, İngilizceye genellikle common sense (sağduyu), Türkçeye de sağduyu olarak çevrilmektedir. Ancak Gramsci bu terim ile gerek gündelik yaşamdaki deneyimler sonucu gerek içinde yaşanan toplumun kültürel ve felsefi üretimlerinin gündelik hayatta bıraktığı izler sonucu bir bireyin kendiliğinden sahip olduğu felsefeyi ifade eder; dolayısıyla terim, Türkçedeki sağduyu kavramından farklı olarak, yalnızca isabetli görüş ve inanışları değil, tutarsız görüşleri, batıl inançları ve önyargıları da içerir. -çn. işlenip gelişerek en azından kısmi ve yerel bir grup anlayışına (bir grubun öz anlayışına) dönüşmesi sürecinde başlar.37Nilsen, A. G./Cox, L. (2013): What Would a Marxist Theory of Social Movements Look Like? In: C. Barker L. Cox/J. Krinsky/A.G. Nilsen (Hrsg.): Marxism and social movements, 63-81. Leiden. Buna uygun olarak, temeli Antonio Gramsci’ye dayanan bir sosyal hareketler teorisi de “kendi dünya görüşünü bilinçli ve eleştirel biçimde işleyip geliştirmek” gerekliliğine işaret eder.38Gramsci, A. (2019): Gefängnishefte. 2. Aufl., Bd. 6 (hg. von K. Blochmann und W. F. Haug), p.1357. Berlin. Bu da bir dizi ön şartı beraberinde getirir: Ücretli iş, güvencesizlik, ırkçılık, cinsiyetçilik, heteronormatiflik, homofobi, transfobi gibi egemen olan koşullarla mücadele ederken mevzilendiğimiz toplumsal konumların hem ortak yönlerini hem de kendine özgü farklılıklarını kavrayabilmek gerekir.

Bu ilişkilendirmeyi ve sosyal hareketlerdeki bu çıkarımları, “konumlanmış dayanışma” olarak tanımlamayı öneriyorum. Burada kastettiğim, tabandan başlayan toplumsal hareketlerin, yapılarında hâlihazırda sınır aşıcı öğeler ve potansiyeller barındıran unsurlarıdır. Bahsedilen örnekler, bu türden bir dönüştürücü pratiğe yönelik pek çok ipucu içeriyor. Tüm bunları yadsıyan bir sınıf siyaseti, düşünülemez bile. Buna karşılık kuir ve ırkçılık karşıtı özgürleşme politikaları da eğer gerçekten bir şeyler değişsin isteniyorsa, bir sınıf bağlamı geliştirmek zorundadır. Nitekim, Stonewall aktivisti seks işçisi trans kadın Marsha P. Johnson’a atfedilen şöyle bir söz vardır: “No pride for some of us without liberation for all of us” (“Hepimiz özgürleşmediğimiz sürece bazılarımızın onurundan söz edilemez”).

Notlar

(1) Wagenknecht, S. (2021): Die Selbstgerechten: Mein Gegenprogramm – für Gemeinsinn und Zusammenhalt. Frankfurt a.M., p.102.

(2) Türkçede Çeşitlilik Yönetimi olarak ifade edilen Diversity Management (İng.), farklı kimlik ve deneyimlere sahip bireyleri kapsayan bir iş gücü oluşturmayı ve bu çeşitliliği verimli şekilde yönetmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır. -çn.

(3) “BIPoC” İngilizcede “Black, Indigenous and People of Color” ifadesinin kısaltmasıdır. -çn.

(4) Davis, A. Y. (2011): Women, Race & Class. New York.

(5) Marx, K./Engels, F. (1981): Karl Marx Friedrich Engels Werke Band 1 (Institut für Marxismus-Leninismus beim ZK der SED, Hrsg.), p.385.Berlin.

(6) Lorde, A. (2019): The Master‘s Tools Will Never Dismantle the Master‘s House. In: Sister outsider, 103-106. London.

(7) Yazar, kendisiyle yapılan görüşmede kaynak metinde kullandığı kelimenin işlevini göçmen ailelerin çocuklarına da Almanya’da doğmuş olsalar bile sadece kökenleri farklı olduğu için göçmen gözüyle bakıldığını, başka bir deyişle onların da “göçmenleştirildiğini” söyleyerek açıklamıştır. -çn.

(8) AK Wantok (Hg.) (2014): Antifa Gençlik: Eine Dokumentation (1988-1994) (1. Aufl.). Münster.

(9) Yaşaroğlu, E. (2014): Kritik Selbstkritik. In: AK Wantok (Hg.), Antifa Gençlik: Eine Dokumentation (1988-1994) (1. Aufl.), p.219. Münster.

(10) Migrantifa, Migrant (göçmen) ve Antifaschismus (faşizm karşıtlığı) kelimelerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkmış bir söz. “Migrantifa hemen şimdi!” -çn.

(11) Grev Birliği 8 Mayıs, 2020 -çn.

(12) Streikbündnis 8. Mai. (2020): Generalstreik. Wir Streiken! 08.05.2020 https://wirstreiken0805.wordpress.com/2020/03/05/generalstreik/

(13) Tamirci Kılığında 6 ila 8 Komünist başlıklı https://www.kanak-attak.de/ka/archiv/passagiere/presse/fordstreik.htm adresinde erişilebilecek blog yazısı. -çn.

(14) Quijano Obregón, A. (2019): Kolonialität der Macht, Eurozentrismus und Lateinamerika. Reihe Texte zur politischen Theorie und Praxis, hg. von Boris Buden, Jens Kastner, Isabell Lorey, Birgit Mennel, Stefan Nowotny, Gerald Raunig, Hito Steyerl, Ingo Vavra, Tom Waibel, Bd. 17. Wien, Berlin.

(15) QTI*BIPoC United kuir, trans, inter, Siyah bireyler, Yerli halklar ve Renkli insanların haklarını savunan, Berlin’de kurulmuş bir topluluktur. -çn.

(16) ADEFRA, Afro-Alman kadınlar için kullanılan bir kısaltma, aynı zamanda 1992 yılında Berlin’de kurulmuş bir derneğin adıdır. -çn.

(17) Oguntoye, K./Kinder, K./Auma, M. M./Piesche, P. (2016): Looking Backward and Forward: Twenty Years of the Black Women‘s Movement in Germany. In: Sarah Lennox (Hg.): Remapping Black Germany: New Perspectives on Afro-German History, Politics and Culture, 259-273.

(18) Oguntoye, K. (2007): Mein Coming-Out als Schwarze Lesbe in Deutschland. In: Dennert, G./Leidinger, C./Rauchut, F. (Hg.): In Bewegung bleiben: 100 Jahre Politik, Kultur und Geschichte von Lesben (1. Aufl), p.161. Berlin

(19) Patolojikleştirme, bir durumu hastalık olarak nitelendirme anlamına gelir. -çn.

(20) Roig, E. (2021): QTI*BIPoC United Speech. QTI*BIPoC United. https://qtibipoc.wordpress.com/emilia

(21) Hofmann, I. (2021): Achan Malonda über den Sternen-Pride: „Wir müssen über intersektionale Diskriminierung reden“. https://www.tagesspiegel.de/gesellschaft/queerspiegel/achan-malonda-ueber-den-sternen-pride-wir-muessen-ueber-intersektionale-diskriminierung-reden/27143488.html

(22) Kaynak metinde geçen Rom*nja kelimesi Türkçe’de Roman anlamına gelmektedir. Antonella Lerca Duda’nın konuşmasında geçen Roma kelimesi de aynı anlama geldiğinden tekrar Roman olarak çevrilmiştir. -çn.

(23) Lerca Duda, A. (2021): QTI*BIPoC United Speech. QTI*BIPoC United. https://qtibipoc.wordpress.com/antonella

(24) Los Angeles Research Group (1977): Zur materialistischen Analyse der Schwulenunterdrückung: Mit einer Dokumentation der Standpunkte vom Kommunistischen Bund Westdeutschland (KBW), Kommunistische Partei Deutschland/Marxisten-Leninisten (KPD/ML), Kommunistischer Bund (KB)/Los Angeles Research Group (LARG). (1. Aufl.). Berlin.

(25) Shukrallah, T. (2021). Wir haben Geschichte. In: analyse und kritik (ak 673). https://www.akweb.de/gesellschaft/lesben-und-schwule-im-kommunistischen-bund/

(26) Komünist Birliğindeki Geyler -çn.

(27) İşçi Mücadelesi Analiz & Kritik -çn.

(28) Arbeiterkampf (Hg.) (1976): Kampf der Schwulenunterdrückung! (1. Aufl.).

(29) AG Schwule im KB (Hg.) (1979): Schwule Rechte jetzt! (1. Aufl.). Hamburg.

(30) CSD, Christopher Street Day’in kısaltmasıdır. Türkiye’de Onur Yürüyüşü ismiyle yapılır. -çn.

(31) Holy, M. (2012): Jenseits von Stonewall. In: A. Pretzel/V. Weiss, Akademie Waldschlösschen, Initiative Queer Nations (Berlin), Verein Niedersächsischer Bildungsinitiativen (Hg.): Rosa Radikale: Die Schwulenbewegung der 1970er Jahre Auflage), 39-79. Berlin

(32) Bielefeld Homoseksüellik İnisiyatif Grubu -çn.

(33) (AG Sexualität 1978’den gey bir yoldaş). -çn.

(34) Yazar, kendisiyle yapılan görüşmede kaynak metindeki define sözünün bir aktarım hatası olduğunu, Audre Lorde’un konuşmasında divine sözünü kullandığını belirtmiştir. -çn.

(35) Lorde, A. (2019, p.105)

(36) Kaynak metinde kullanılan Alltagsverstand (gündelik hayat anlayışı) sözcüğü, İtalyan düşünürü Antonio Gramsci’nin (1891-1937) senso comune teriminin Almancada kullanılan karşılığı olup, İngilizceye genellikle common sense (sağduyu), Türkçeye de sağduyu olarak çevrilmektedir. Ancak Gramsci bu terim ile gerek gündelik yaşamdaki deneyimler sonucu gerek içinde yaşanan toplumun kültürel ve felsefi üretimlerinin gündelik hayatta bıraktığı izler sonucu bir bireyin kendiliğinden sahip olduğu felsefeyi ifade eder; dolayısıyla terim, Türkçedeki sağduyu kavramından farklı olarak, yalnızca isabetli görüş ve inanışları değil, tutarsız görüşleri, batıl inançları ve önyargıları da içerir. -çn.

(37) Nilsen, A. G./Cox, L. (2013): What Would a Marxist Theory of Social Movements Look Like? In: C. Barker L. Cox/J. Krinsky/A.G. Nilsen (Hrsg.): Marxism and social movements, 63-81. Leiden.

(38) Gramsci, A. (2019): Gefängnishefte. 2. Aufl., Bd. 6 (hg. von K. Blochmann und W. F. Haug), p.1357. Berlin.

Bunları okudunuz mu?