Auschwitz’ten Bugüne Faşizm Dersleri

“Faşizm bir gecede üniformalarla gelivermez. Takım elbiseli siyasetçiler eliyle, yasa ya da kararnamelerle parça parça gelir.” Auschwitz’in özgürleştirilmesinin 80. yıldönümü vesilesiyle Jeremy Corbyn’in bugün yayımlanan yazısını okurlarımıza sunuyoruz.
Okuma listesi
Çeviren:
Editör:
Tribune
Özgün Başlık:
Remembering Auschwitz, Fighting Today
27 Ocak 2025

Bir fotoğrafta bir yığın cansız beden görüyoruz. Hâlâ hayatta olan -Nazilerin Sonderkommandos [özel kuvvet] olarak andığı- bir grup mahkûm, ölüleri koca bir duman bulutunun arasındaki ateş çukuruna atmaya zorlanıyor. Başka bir fotoğrafta bir grup kadını, gaz odasında infaz edilmeden dakikalar önce, çıplak halde görüyoruz. Bu fotoğraflar, Auschwitz toplama kamplarının işleyişine ve kamplarda yaşanan can kayıplarına ilişkin, şimdiye dek bulabildiğimiz tek görsel kayıtlar.

1944'te krematoryumların iş yüküne yetişemediği zamanlarda cesetlerin yakılması için kullanılan çukurların bulunduğu çitle çevrili bir alan
1944’te krematoryumların iş yüküne yetişemediği zamanlarda cesetlerin yakılması için kullanılan çukurların bulunduğu çitle çevrili bir alan

İşte bu fotoğrafların kendisi, birer direniş eylemiydi. Bir diş macunu tüpünün içine saklayarak kamptan kaçırılabilen fotoğrafları çeken kamera, bir mahkûmun cebindeki delikten bakıyordu. Bir diğer fotoğraf, sadece bazı ağaçların gölgesini gösterebiliyor. Bu fotoğrafların bulanık ya da eğri büğrü olması, güçlerinden hiçbir şey götürmüyor. Aksine fotoğrafların kusurlu kompozisyonları, onları çekenlerin cesaretinin ve Nazilerin işledikleri suçların delillerini karartmalarına izin vermemek için gösterdikleri olağanüstü gayretin kanıtıdır.

Elbette bu fotoğraflar, kitlesel katliamın işlendiği endüstriyel sürece sadece ufak bir bakış atmamızı sağlar. Hiçbir görüntü, Holokost’un kötülüğünü bütünüyle yansıtamaz. Soykırım bir fotoğrafa indirgenemez. Fakat bu fotoğraflar, Holokost’un kötülüğünün bütün dünyaya ifşa edilmesine katkı sağlayarak, hakikat peşinde kalıcı birer kanıt haline gelmiştir.

Bu fotoğrafların sahip olduğu muazzam önemin başka bir nedeni daha var: Hayal edilemeyenin hayal edilebilir olduğunu kanıtlıyorlar. Gelecek nesillerin unutmasını zorlaştırıyorlar. Ve bizi kendimize, insanlığın buna nasıl izin vermiş olabileceğini sormaya zorluyorlar.

Polonya, infazdan dakikalar önce çıplak kadınlar.
Polonya, infazdan dakikalar önce çıplak kadınlar

Antisemitizmin tarihini, bırakın bir paragrafı, bir makalede bile özetlemek mümkün değil ama Holokost’u münferit bir insanlık dışı eylem olarak değil, çok daha uzun erimli bir Yahudi düşmanı nefret hikayesinin korkunç bir perdesi olarak anlamak önemlidir. Sadece Britanya’da bile Yahudiler, adadan kovuldukları 13. yüzyıldan bu yana ırkçılıkla ve ayrımcılıkla yüzleşmişlerdir. 17. yüzyılda geri kabul edildiklerinde, tüm Avrupa edebiyatı ve sanatını saran rutin antisemitik dile maruz kalmışlardır. 1905 tarihli ilk Yabancılar Yasası’nın başlıca hedefi, 19. yüzyılın sonlarında Doğru Avrupa’dan ve Çarlık Rusya’dan Britanya’ya gelen Yahudiler olmuştur. Bütün bu olan biten, Avrupa genelinde çok daha geniş bir arka planının parçasıdır ve bu arka planın neticesi; Fransa’da ve Almanya’da faşizmin büyümesi, 6 milyon Yahudi’nin yanı sıra 500 bin Çingene, Roman ve Sinti’nin öldürülmesi olmuştur.

Antisemitizmin sizi götüreceği yer burasıdır. Antisemitizmle ve faşizmle kaynağında mücadele etmezseniz, olacak şey budur. İşte tam da bu yüzden, aşırı sağcı ırkçılık alarmlar vererek yükselirken buna asla kayıtsız kalamayız.

Avrupa’da aşırı sağ popülizmin büyümesi, Almanya’da Almanya İçin Alternatif (AfD), Fransa’da Marine Le Pen, Avusturya’da Özgürlük Partisi, Macaristan’da Viktor Orban ve İtalya’da Meloni’nin yükselişine sahne oldu. Bu sırada bu partilerin tabanları, mültecileri ve sığınmacıları şeytanlaştırma niyetindeki -her türden- hükümet eliyle daha da cesaretlendirildi. Son on yılda 29 binden fazla insan, Akdeniz’i geçmeye çalışırken öldü ya da kayboldu. Avrupalı siyasetçiler, katı göçmen politikalarının insanları Manş’ı geçmek için tehlikeli bir yolculuk yapmaktan alıkoymayacağını biliyorlar. Mesele bu değil. Tek amaçları nefreti, ayrışmayı ve korkuyu körüklemek. Göçmen karşıtı retorik on yıllardır küresel siyaseti hasta etmişken; ilkeli bir karşılık verilmediği takdirde önümüzdeki on yıllar boyunca da küresel siyasete bulaşmayı sürdürebilir.

ABD’de Elon Musk, Trump’ın yemin töreninde elini havaya kaldırmadan çok önce de dünyanın dört bir yanındaki neo-Nazi partileri destekliyordu. ABD Başkanı çoktan, beyaz üstünlükçü grupların mensuplarını affetti ve ‘yasadışı’ olarak gördüğü insanların kitleler halinde sınır dışı edilmesi için ulusal acil durum ilan etti. Faşizm, hafife alınmaması gereken bir kavramdır. Bu etiketi hak etmeden de, kendi başına yeterince dehşet verici pek çok eylem vardır. Ama dikkat edin, faşizm bir gecede üniformalarıyla gelivermez. Takım elbiseli siyasetçiler eliyle, yasa ya da kararnamelerle parça parça gelir.

Faşizm, en nihayetinde bir insan-dışılaştırma sürecidir. Empatiye ihtiyaç duyanlardan empatiyi çekip alma, azınlıkları toplumsal sorunlar için günah keçisi ilan etme ve seninle benimle aynı dünyada yürüyenlere karşı umursamazlık, horgörü ve nefret yaratma girişimidir. İnsanlığa karşı suçlar, insanlığa dair ne varsa hiçbirinden nasibini almayanlarca işlenir.

Bu sabah Islington Belediye Binası’nda düzenlenen, öldürülenlerin yanı sıra hayatta kalanların hikâyelerinin de anlatıldığı son derece dokunaklı bir Holokost Anma Günü etkinliğine katıldım. Mümkün olan her yolla mücadele verenlerin kahramanlıklarını duymak gerçekten çok etkileyiciydi.

Auschwitz’ten çıkan fotoğraflar, Holokost’un insanlık dışı yüzünü sonsuza dek belgeledi. Ama ebedi koruma altına aldıkları bir şey de, kameranın arkasındakilerin insanlığıdır. Bu fotoğraflar bize hem faşizme en başından karşı çıkılmadığı takdirde neler olabileceğini hatırlatıyor hem de en umutsuz koşullarda bile direnişin mümkün olduğunu gösteriyor.

Bunları okudunuz mu?