Geçtiğimiz birkaç ay boyunca arka bahçemdeki hayvanları izleyerek epey vakit geçirdim. Her sabah, bahçeye inen bal arıları sarmaşıkların minik mor çiçeklerini didikler. Her öğleden sonra ağaçtan yere sıçrayan aynı üç sincap fındık ve diğer yiyecekleri depolamaya girişir.
Arada sırada çitin üzerine tüneyen kızıl gerdanlar endişeli, siyah gözlerle bana bakar. Tüm bu canlıların günlük rutinleriyle zamanın geçişini benimle aynı şekilde algıladıklarını varsaymak kolaya kaçmak. Bir şeyler oluyor (örneğin bir yaprak düşüyor, bir kelebek kanat çırpıyor) ve bunların hepsi bahçedeki tüm gözlemciler için aynı hızda gerçekleşiyor. Gerçekte zaman farklı türden canlılar için oldukça farklı hızlarda akabilir.
Başka bir insanın ya da hayvanın zihinsel durumunu asla doğrudan deneyimleyemesek de öznel olan hakkında çıkarımlarda bulunmak için tarafsız olanı yani nesnel olanı kullanabiliriz. İnsanlar ve diğer canlılar genellikle çevrelerindeki değişiklikleri duyu organlarıyla kaydederek bir zaman algısı oluştururlar. Her bir göz, kulak ve antenden oluşan bu organların her birinin test edilebilir sınırları vardır. Böyle bir sınır, kritik titreşim frekansı (CFF)1Critical flicker frequency, C.F.F. -çn. olarak bilinir. Bir hayvanın farklı türden ışığı ayırt edemeyeceği ve bunun yerine sadece değişmeyen bir parıltı göreceği kadar hızlı titreştiği değerdir bu. Sinema filmleri, gerçek zamanlı kesintisiz hareket yanılsaması yaratmak için yeterince hızlı oynatılan hareketsiz görüntü serileridir. Bunları çok yavaş oynatırsanız yani insanların titreme frekansının çok altında oynatırsanız bir slayt gösterisi elde edersiniz.
Bilim insanları, belirli bir canlının CFF’sini belirlemek için hayvanları titreşen bir ışık gördüklerinde başka, sürekli bir parıltı gördüklerinde başka davranmaları için eğitirler. Örneğin tavuklara, gagalarını haşlanmış spagetti parçalarına (tavuklar söz konusu olduğunda çok çekici bir yiyecektir) bulaştırmak için parıldayan bir LED’i gagalamayı ve sabit kalan bir LED’i gagalamaya direnmeyi öğretebilirler. Bir denemeden diğerine titreşim oranının artırılması, ışığın bir hayvanın sabit bir ışından ayırt edemeyeceği kadar hızlı yanıp söndüğü noktayı ortaya çıkarmaktadır.
Geçtiğimiz yıl, Dublin Trinity College’dan Andrew Jackson ve Kevin Healy, birkaç işbirlikçiyle birlikte çok çeşitli türlerin CFF’lerini karşılaştırmaya karar verdi. Yapılabilecek en bariz şey gibi görünse de daha önce hiç kimse böylesine kapsamlı bir analiz yapmamıştı. Jackson, “Çalıştığınız tek bir türe kilitlenmenin gerçekten kolay olduğunu düşünüyorum” der: “Bazen geri adım atmayı ve büyük resme bakmayı unutuyoruz”. Dublin’deki bir tren istasyonunda, ebeveynlerinin bacakları arasında koşuşturan çocukları izlerken bunu yapmak için ilham almış. Göründüğü kadarıyla gençler ve yaşlılar çok farklı tempolarda yaşıyorlardı. Hem fizyolojik hem de psikolojik nedenlerle, belirli bir zaman dilimi genellikle bir çocuk için bir yetişkinden daha uzun sürüyormuş gibi görünür. Deneyimsiz ve bilgiye aç küçük bir çocuk için her yeni an olasılıklara öylesine açıktır ki, mürekkebin suya düşmesi gibi zihnine düştükçe dalga dalga yayılır. Nispeten bıkkın yetişkinler içinse çoğu yeni an, kovadaki milyonlarca damladan bir damladır yalnızca; yine de düşme hızları kişinin duygusal durumuna bağlı olarak önemli ölçüde yavaşlayıp hızlanabilir. İnsanlar arasında bu tür farklılıklar varsa, zaman algısı tüm hayvanlar âleminde ne kadar değişebilir?
Bu oldukça fazladır. Hayat eğer bir filmse, kare hızı bir türden diğerine büyük ölçüde değişir. Jackson omurgalı canlılara odaklandı. Ortaya çıkardığı spektrumun bir ucunda, saniyede yüz yirmi flaş görebilen altın benekli yer sincabı vardı. Diğer uçta ise CFF’si sadece on dört olan Avrupa yılanbalığı ve on beş olan deri sırtlı deniz kaplumbağası vardı. İnsanlar aşağı yukarı ortadadır, değeri altmıştır. Köpekler seksen; sıçanlar otuz dokuz. Listeye omurgasızları da ekleyince işler daha da karışıyor. Booralana tricarinata, roly-poly’nin derin deniz kuzeni, bilinen en düşük CFF’ye sahiptir: saniyede dört kez yanıp söner. Bu türün hayata bakışı, hareketli ve kareli bir stopmotion filmine benziyor olabilir. Kaydedilen en yüksek CFF’ler sineklere aittir; bazıları saniyede yaklaşık iki yüz elli ışık parıltısı görebilir, ki bu bizim görme alanımızdaki değişiklikleri tespit etme yeteneğimizin dört katıdır. Elbette bir sineğin görüşü genel olarak bizimkinden çok daha bulanık ve parçalıdır. Ancak bir sineğin bakış açısını benimseyebilseydik ve kendi görme alanımızın bitişikliğini ve netliğini koruyabilseydik, etrafımızdaki her şey muhtemelen Matrix’te olduğu gibi mermi hızında süzülüyor gibi görünürdü.
Notlar
(1) Critical flicker frequency, C.F.F. -çn.
Orijinal Başlık:How Does a Chicken Tell Time?
Yazar: Ferris Jabr
Türkçeye Çeviren: Özlem Kırtay
Editör: Bekir Demir