Demo v1.0

16 Eylül 2024, Pazartesi

Beta v1.0

Tanrı, İnsan, Hayvan

Yaşayanın ne tanrı ne insan ne de hayvan değil, sadece ruh, yani yaşam olduğunu hatırlamanın vakti değil mi?
Çeviren:
Bekir Demir
Kaynak:
Qudlibet

Başlıklar

Neredeyse bundan yüz elli yıl evvel Nietzsche Tanrı’nın ölümüne dair teşhisini formüle ettiğinde, bu eşi benzeri görülmemiş olayın insanın yeryüzündeki varoluşunu kökten değiştireceğine inanıyordu:1Şen Bilim kitabından. Türkçesi Levent Özşar. (Çev.)

Şimdi nereye gidiyoruz? Bütün güneşlerden uzağa mı? Durmadan düşmüyor muyuz? Öne, arkaya, sağa, sola, her yere düşmüyor muyuz? Hâlâ bir yüksek ve alçak kavramı var mı? Sonsuz bir hiçlik içinde aylak aylak dolaşmıyor muyuz?

Nietzsche’nin sözleri üzerine dikkatle düşündüğü Dostoyevski’nin Ecinniler romanının Kirilov’u, Tanrı’nın ölümünü aynı pathosla düşünerek, sınırları olmayan, aynı zamanda anlamsız ve de intihara meyilli bir irade özgürleşmesini bundan zorunlu bir sonuç olarak çıkarmıştı:2Ecinniler kitabından Leyle Şener çevirisi. (Çev.)

Tanrı yoksa, benim Tanrı… Tanrı varsa, her şey onun isteğine göre olur, onun buyruğundan dışarı çıkamam. Tanrı yoksa, her şey benim isteğime bağlı demektir ve ben, özgür olduğumu ispat etmek zorundayım… Kendimi öldürmek zorundayım, çünkü özgürlüğümün doruğuna ancak böyle ulaşabilirim.

Bir buçuk yüz yıl geçmiş olsa da, bu pathosun tamamen ortadan kalkmış gibi göründüğü gerçeği üzerine düşünmekten usanmamalıyız. Sanki hiçbir şey olmamış gibi, insanlar Tanrı’nın ölümünü selametle atlatmış ve huzur içinde yaşamaya devam etmekteler. Sanki hiçbir şey yokmuş gibi. Avrupalı entelektüellerin ilk başta can sıkıcı bir misafir olarak karşıladığı nihilizm, Turgenyev ve Dostoyevski, Nietzsche ve Heidegger’in düşündüğünün aksine, iş ve para peşinde koşmanın, evlenip boşanmanın, tatillerde seyahat edip huzur içinde yaşamanın mümkün olduğu gevşek ve kayıtsız bir gündelik durum halini aldı. İnsan bugün yalnızca ilahi ve insani olanın değil, aynı zamanda (insanlığın içinden çıktığı doğaya dönüşü alaycı şekilde teorize edenlere selamla) hayvani olanın da ötesinde bir belirsizlik diyarında akılsızca salınıyor.

Kuşkusuz ilahi olan olmadan insani ve hayvani olan hakkında nasıl düşüneceğimizi bilmeksizin, bunların hiçbirinin bir anlam ifade etmediğini herkes kabul edecektir, ancak bu basitçe artık her şeyin ve hiçbir şeyin mümkün olduğu anlamına gelir. Hiçbir şey: yani sınırda artık bir dünya yok, ama kalan dildir (“hiçbir şey” teriminin yegane anlamıdır bu: dilin, zaten yaptığı üzere, hayatta kalabileceğine inanarak dünyayı yok etmesi). Her şey: hatta belki de –bu bizim için kati– yeni bir figürün belirişi; yeni, yani arkaik ve aynı zamanda göremeyeceğimiz kadar yakın. Kimin ve neyin? İlahi olanın mı, insani olanın mı, hayvani olanın mı?

Yaşamı daima bu üçlü içinde düşündük, aynı anda hem iyi hem art niyetle, bunları daima birbirleriyle veya birbirleri karşısında bir yere konumladık. Yaşayanın ne tanrı ne insan ne de hayvan değil, sadece ruh,3anima yani yaşam olduğunu hatırlamanın vakti değil mi?

18 Mart 2024

 

Notlar

(1) Şen Bilim kitabından. Türkçesi Levent Özşar. (Çev.)

(2) Ecinniler kitabından Leyle Şener çevirisi. (Çev.)

(3) anima.

 

Orijinal Başlık: Dio, uomo, animale
Yazar: 
Giorgio Agamben
İngilizceye Çeviren: Julius Gavroche
Türkçeye Çeviren:
Bekir Demir
Editör:
Kerim Can Kara