Editörün Notu
Bu yazı, 2021 Graz yerel seçimlerinin arefesinde yazılmıştır. Avusturya Komünist Partisi (KPÖ) anketlerin ve tahminlerin çok ötesinde büyük bir sükse yaparak seçimden %29 oy oranıyla birinci parti olarak çıkmıştır. KPÖ, 2021’den bu yana Graz Belediyesi’ni Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) ve Yeşiller ile oluşturdukları koalisyonla yönetmektedir. Bu yazı, KPÖ Steiermark Eyalet Örgütü’nün uzun dönemli bir strateji izleyerek elde ettiği siyasi gücü incelediği ve yerelde iktidar odağı olma başarısının sebeplerini incelediği için hâlâ güncelliğini korumaktadır. Yerel seçim sonuçlarına ilişkin istatistiksel bazı kısımlara çeviride yer vermedik.
Graz: Avusturya’da Bir Kale
[…] KPÖ milenyumdan beri istisnasız Graz’daki her seçimde iki basamaklı oy oranları yakalarken aynı zamanda bu seçimlerin yarısından ikinci olarak çıktı. 2017’deki en son seçimde parti yüzde 20.3 oy alarak şehir konseyi ve senatosunda 12 sandalye bile kazandı. Buna kıyasla, “ortanın solundaki” diğer iki parti, Yeşiller ve Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) toplam 11 koltuk kazandı. Bununla birlikte 2003’te, Graz komünistleri ikinci kez yüzde 20 sınırını aşmış oldu.
KPÖ’nün radikal duruşu, partinin kendini Avusturya’nın en büyük ikinci şehrinde kalıcı bir politik güç olarak kabul ettirmesini etkileyici kılıyor. Partinin federal seçimlerde genellikle yüzde 1 civarında oy almasından kaynaklı olarak ulusal seviyedeki marjinalliği hesaba katıldığında, tüm bunlar çok daha büyük bir başarıya dönüşüyor. KPÖ’nün Graz’daki başarısı, son birkaç on yıldır sınıf siyasetinin çökmesi ve sağ popülizminin istikrarlı yükselişiyle tanımlanan Avusturya’daki baskın politik trendlerle de çarpıcı bir zıtlık içerisinde. Peki Grazlı komünistler hem ulusal oy kullanma kalıplarına hem de mevcut gerici eğilimlere nasıl kafa tuttu?
Sovyet Sonrası Dönemde Hayata Tutunma
Avusturya Komünist Partisi (KPÖ) 20. yüzyılın büyük bir kısmında, Avrupa bağlamında oldukça ortodoks, Marksizm-Leninizm savunucusu, çoğu sorunda Sovyet yanlısı pozisyon alan bir partiydi. Ancak İtalya ve Fransa’daki kardeş partilerinin aksine, sosyal demokrat SPÖ’nün Avusturya işçi sınıfı üstündeki geleneksel gücünden ötürü hiçbir zaman kitlesel etkiye sahip olamadı. 1959’dan beri parlamento temsili elde edemeyen KPÖ, ideolojik bağlılığı yüksek entelektüeller ve aktivistler için güvenli bir liman işlevi gördü.
1991’de Sovyetler Birliği’nin yıkılışı KPÖ için varoluşsal bir krizi tetikledi. Partinin Viyana merkezli yönetimi sonraki on yılı Marksizm-Leninizmi resmen reddedetmeyi de içeren bir modernizasyon stratejisi izlemekle geçirdi. Nihayetinde bu strateji, önceden ekonomik denetimlerin kaldırılması ve kamu mal ve hizmetlerinin özelleştirilmesini teşvik eden bir araç olarak görülen Avrupa Birliği karşıtlığının da bir kenara bırakılması anlamına geliyordu. Ancak KPÖ’nün Steiermark eyalet örgütü için bu “zamana ayak uydurma” çabası prensiplere ihaneti temsil ediyordu. Parti bölünmenin önüne geçmeyi başarsa da, Steiermark örgütü ulusal partiden özerk bir yol izledi.
Doktrinsel farklılıklar bir yana bırakılırsa, Steiermark KPÖ’sünün izlediği yolun başarısı kendini açıklıyor. Parti sadece Graz’da kök salmakla kalmadı, aynı zamanda 2005’ten beri yapılan her eyalet seçiminde yüzde 5 civarında oy alarak Steiermark meclisini (Landtag) KPÖ’nün temsil edildiği tek Avusturya eyalet parlamentosu haline getirdi. Bu Steiermark partisinin kendi Bildungsverein’ını, yani birleşik bir parti okulu ve kültür merkezi olan eğitim derneği kurmasını sağladı.
Başarının Formülü
KPÖ’nün Graz ve Steiermark’ın kalanındaki başarıları sürpriz olsa da, bu başarının arkasındaki formül basit: Sınıf siyasetine sarsılmaz bir bağlılığın rehberliğinde, Steiermark KPÖ’sü işçilerin günlük hayatını etkileyen ancak büyük partiler tarafından görmezden gelinen sorunların çözümüne dört elle sarıldı. Seçim kampanyalarında bu sorunlarla ilgili salt konuşmak yerine, sınırlı kaynaklarına rağmen, bu sorunları uzun süreli toplumsal etkileşim aracılığıyla fiilen ele aldı.
Bunun en belirgin örneği, eyalet örgütünün on yıllardır odakladığı en temel problem olan konut sorunuydu. 1988’de KPÖ yükselen kiralara odaklanan bir kampanya sonrası yüzde 3.1 oy alarak ve şehir konseyinde bir koltuk kazanarak ilk seçim atılımını gerçekleştirdi. Daha sonra parti, danışma ve yasal tavsiye arayan kiracılar için bir acil durum hattı kurdu.
Parti on yıl içerisinde seçim desteğini ikiye katlayarak 1998 belediye seçiminde oyların yüzde 7.9’unu, şehir konseyinin 4 ve (yerel yönetimin yürütme organı) şehir senatosunun 1 koltuğunu kazandı. 1998 aynı zamanda yeni seçilmiş KPÖ şehir senato üyesi ve Graz parti başkanı Ernest Kaltenegger’in 6 bin avroluk maaşının sadece 2 bin avrosunu kendi hesabına alacağını duyurduğu yıldı. Bu miktar Avusturya’da ortalama bir esnafın kazancına denkti. Maaşın geri kalanı sosyal bir fona bağışlanarak finansal sıkıntılı insanların kira ve diğer giderlerini ödemelerine yardım sağladı.
O zamandan beri KPÖ’lü Graz şehir senatosu ve Steiermark eyalet parlamentosu temsilcileri Kaltenegger örneğini takip ederek 20 binden fazla ihtiyaç sahibi kişi ve aileye neredeyse 2.5 milyon avrodan fazla bağış yaptılar. Ancak bu kamu fonu sadece Graz ve Steiermark halkının değil, partinin popülaritesinin de çıkarına oldu. Kamu fonunun kurulmasından sonraki ilk olan 2003 Graz seçiminde KPÖ’nün oy oranı yüzde 20.9’a fırladı.
Bazıları soldan olmak üzere pek çok yorumcu Steiermark KPÖ’sünün kamu fonunu siyasetten çok hayır işine benzediği gerekçesiyle eleştirdi. Fakat bu eleştiri, özellikle muhalefet partilerinin kamu politikaları üzerindeki doğrudan etkisinin sınırlı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, partinin seçmenleri için elle tutulur maddi kazanımlar elde edebileceği alanların çok sınırlı olduğu gerçeğini görmezden geliyor.
Grazlı komünistler, sözlerini tutarak ve insanların hayatlarını iyileştirme hedefine kişisel bağlılıklarını ispatlayarak binlerce seçmenin güvenini kazandı. Ayrıca pek çoklarının imkanlı bulmadığı başka bir başarıya daha imza attılar: “Komünizm”i Graz ve çevresindeki insanlar için pozitif çağrışımlara sahip bir kavram olarak akıllara kazıdılar.
KPÖ Graz parti lideri ve belediye başkan adayı Elke Kahr son röportajlarından birinde şöyle der: “Komünizm bir ütopya, her zaman bir fikri nasıl ele aldığına dair bir sorudur. Şirketler ve finansal danışmanların değil her zaman işçilerin yanında yer alan bir partide olmaktan gurur duyuyorum. Gururluyum çünkü komünistler Nazilere karşı en aktif direnişi sergilediler.”
Solun Çıkarması Gereken Dersler
[…] Graz komünistleri özel bir şey inşa etmiş olsalar da, prensipte başarılarının başka yerlerde tekrarlanmaması için bir sebep yok.
En azından 1980’lere kadar, sol siyasetle ilgili stratejik düşüncelerin çoğu, kitlelere hitap etmenin, taleplerimizi nasıl bir iletişim diliyle ifade edeceğimize ince ayar çekme meselesi olduğu varsayımından yürütülmüştü. Yine de, “sol popülizm” üzerine geniş literatürün tamamen yararsız olduğu söylenemez, KPÖ’nün deneyimi siyasetimizi yeniden yapılandırmanın birincil meselemiz olmayabileceğini gösteriyor.
Hâlâ neoliberal çağda yaşıyor olsak da, kendini açıkça sosyalist ve komünist olarak tanımlayan politikacılar tarafından ileri sürülen sınıf eksenli taleplerin, tüm dünyada karşılık bulduğunu kanıtladı. Taleplerde bulunmak bir yana, zor olanın sol partilerin potansiyel seçmenlerin güvenini kazanma meselesi olduğunu ortaya koydu.
Hepsinden öte, güvenilirliğimizi sağlamlaştırmanın yolu, adına mücadele ettiğimizi öne sürdüğümüz insanları doğrudan etkileyen sorunlarda onlarla direkt etkileşim kurmaktan geçiyor. Son zamanlarda Almanca konuşan ülkelerde, Berlin’deki birçok eve sahip olanların mülklerine el koymak için düzenlenen imza kampanyası gibi cesaretlendirici girişimler yaşanıyor.
Bu tarz bir siyaset, burjuva partilerinin büyük ölçüde reklam ve medya kampanyalarına dayanan tipik yaklaşımına kıyasla aktivistlerin çok daha fazla çaba ve bağlılık göstermesini gerektiriyor. Burjuva partiler bunun yanı sıra çok daha kolay bir göreve sahip; onlar, bizler gibi kapitalist düzeni dönüştürmeye çalışmıyor.
Yine de uzun zamandır muhafazakârların elinde olan bir şehir ve ülkede kendini komünist olarak tanımlayanların beklenmedik başarısı gösteriyor ki, dönüştürücü fikirler de popüler olabilir. Ve çabalarımız gerçekten bir fark yaratabilir.
Orijinal Başlık: In Graz, Austria, Communists Have Built a Red Fortress
Yazar: Adam Baltner
Türkçeye Çeviren: Kerem Döşeme
Editör: Uğur Şen
Redaksiyon: Bekir Demir