Demo v1.0

11 Ekim 2024, Cuma

Beta v1.0

Wilhelm Liebknecht: Alman Sosyalizminin Destansı Çağının Lideri

Wilhelm Liebknecht Almanya’nın başarısız 1848 devriminde yer aldı ve sürgündeki Karl Marx’ın yakın müttefikiydi. Devlet baskısına meydan okuyarak dünyanın en güçlü işçi sınıfı hareketi haline gelen Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin lideriydi.
Çeviren:
S. Erdem Türközü
Kaynak:
Jacobin

Wilhelm Liebknecht 7 Ağustos 1900’de ansızın öldü. Bir gece öncesine kadar, sosyalist Vorwärts gazetesinin yazı işlerindeki bürosunda her zamanki gibi gece yarısına kadar çalışıyordu.

Beş gün sonraki cenaze törenine elli bin kişi katıldı. Yas tutanlar, Berlin’in ortasından kentin doğu eteklerindeki Friedrichsfelde Mezarlığı’na kadar korteje eşlik etti; buradan, Ocak 1919’da öldürülen Almanya Komünist Partisi’nin [KPD] kurucularından oğlu Karl Liebknecht’in mezarından çok uzakta olmayan mezarı bugün hâlâ görülebilir.

Alman işçi hareketi Liebknecht’in ölüm haberinin yasını tutarken yalnız değildi. Liebknecht’in kararlı bir savunucusu olduğu Sosyalist Enternasyonal’in tüm üyelerinden taziye mesajları yağdı.

Zaman zaman sosyalist hareketin “neferi” olarak da anılan Liebknecht, 1848 devrimlerinden 19. yüzyılın sonuna kadar sosyalizm ve demokrasi için mücadele etti ve bu süre zarfında Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) serpilip gelişen bir kitle partisi haline gelmesine yardımcı oldu.

1848 Ruhu

1826 yılında küçük bir Hessen kasabası olan Giessen’de doğan Wilhelm Liebknecht, 1840’larda üniversite öğrencisi olduğu dönemde dolaşıma girmeye başlayan radikal fikirleri coşkuyla özümsedi. Üzerinde etkisi olan bu fikirler, Ludwig Feuerbach’ın insan merkezli felsefesinden Friedrich Engels’in İngiliz işçi sınıfının durumuna ilişkin radikal söyleşilerine kadar uzanıyordu.

Şubat 1848’de Paris’te devrim patlak verdiğinde, o sırada Almanya’nın güneybatısındaki Baden Büyük Dükalığı’nda bir gazetede çalışmakta olan Liebknecht olay yerine koştu. Birkaç ay önce İsviçre’de Katolik kantonlardan oluşan muhafazakâr birliğin yenilgisiyle sonuçlanan iç savaşa tanık olmuştu.

Liebknecht Fransa’dayken –Baden’de silahlı ayaklanma yoluyla demokratik bir cumhuriyet kurmayı amaçlayan- sürgündeki radikal şair Georg Herwegh liderliğindeki Alman birliğine katıldı. Eylül 1848’de çöken ikinci Baden ayaklanmasında yer aldı. İdamdan kıl payı kurtulduktan sonra sekiz ay boyunca Freiburg’da hapsedildi.

Liebknecht’in yaşamı boyunca toplamda altı yıla ulaşan en az on altı hapis cezasının ilki olacaktı bu. Son olarak 1897-98 yıllarında, Alman imparatoru Kaiser II. Wilhelm’e hakaret suçundan dört ay hapis yattı. 1890’larda yüzlerce Alman sosyalist aynı suçtan hapse atılmıştı ve o zamanlar yetmişlerinde olan Liebknecht için bir istisna yapılmadı.

Alman cumhuriyeti için bir kurucu meclis oluşturulmasına yönelik geniş çaplı bir demokratik halk seferberliğinin parçası olan üçüncü Baden ayaklanması, Mayıs 1849’da Liebknecht’i serbest bıraktı. Baden ordusu isyancıların tarafına geçti ve Liebknecht’in tekrar mücadele ettiği demokratik hareketi bastırmak için Prusya’nın öncülüğünde eyaletin dışından büyük bir askeri müdahale gerekti. Baden’deki demokratik hareketin ezilmesiyle Liebknecht bir kez daha, bu kez kısa süreliğine gözaltına alındı.

Sürgün ve Dönüş

1848-49 devrimlerinin başarısızlığından sonra birçok Alman radikal gibi Liebknecht de sürgüne gitti ve Londra’da Komünistler Birliği liderleri Karl Marx ve Friedrich Engels’e katıldı. Marx ve Engels devrim sırasında Rhineland’daki radikal demokratik harekette faal bir biçimde yer almıştı.

Liebknecht on üç yıl boyunca İngiltere’de yaşadı ve oradaki Alman radikal topluluğunun liderlerinden biri olmanın yanı sıra Marx ve Engels’in yakın çalışma arkadaşlarından biri haline geldi. Genellikle Marx’ın kitap ve yayın getir götürünü yaptığından Marx’ın kızları ona “kütüphane” lakabını takmıştı.

Yirmi dört yaşından otuz yedi yaşına kadar siyasi bir sürgünün güvencesiz yaşamını sürdürdü; gazetecilik, özel dersler ve borç para ile geçimini sağladı. Marx, onu sosyalist kuram konusunda eğitmeye çalıştı. Marx ve Engels Liebknecht’in kuramsal sorunları kavrayışını çoğu zaman küçümsemiş olsalar da, onun Alman ve diğer Avrupalı radikal çevrelerle olan geniş bağlantılarından yararlandılar.

1862 yılında Liebknecht, –1848-49’dan sonraki on yılı karakterize eden– baskının derinliklerinden siyasi yaşamın çıkmaya başladığı Almanya’ya döndü. Liebknecht’e, 1848 radikallerinden August Brass tarafından Norddeutsche Allgemeine Zeitung’da  bir iş teklif edildi. Ancak gazetenin el altından gericilerin şahı Prusya başbakanı Otto von Bismarck’ın çıkarlarına hizmet ettiğini keşfedince gazeteden ayrıldı.

Liebknecht ayrıca yeni sosyal demokrat işçi partisinin ilk lideri Ferdinand Lassalle’in Bismarck’la işbirliği yapmaya hevesli olduğundan da şüpheleniyordu. Lassalle’ın halefi J. B. von Schweitzer de bu Prusya yanlısı siyasayı izledi. Liebknecht’in Bismarck’a karşı ajitasyonu 1865’te Berlin’den sürülmesiyle sonuçlandı.

Sürgünün ardından işçi sınıfı örgütlenmesinin önemli merkezlerinden biri haline gelmekte olan Saksonya’daki Leipzig’e taşındı. Liebknecht Leipzig’e vardıktan bir gün sonra, Alman İşçi Dernekleri Federasyonu’nun (VDAV) Leipzig şubesinin başkanı olan, kendisinden on dört yaş küçük ahşap tornacısı August Bebel’le tanıştı. Bu, Liebknecht’in hayatının geri kalanı boyunca sürecek olağanüstü verimli bir siyasi ortaklığın başlangıcıydı.

Eisenachlılar

Bebel ve Liebknecht Güney Almanya’daki demokratik çevrelerle bağlantılar kurdu ve Güney Alman demokratlarıyla Saksonya ve diğer yerlerdeki işçi dernekleri arasında bir ittifak oluşturmaya çalıştılar. Alman devletlerinin Bismarck ve gerici Junker aristokrasisinin hâkim olduğu Prusya’nın liderliği altına girmesi tehdidine karşı çıkan VDAV, Bebel ve Liebknecht’in etkisi altında Alman ulusal sorununa daha federal ve demokratik bir çözümü savundu.

Liebknecht ve Bebel, 1869 yılına kadar, birleşik bir Alman devletinin Prusya egemenliğine karşı çıkan burjuva demokratların liderliğindeki bir parti olan Güney Alman Halk Partisi’nde etkindi. Aynı zamanda Saksonya ve Güney Almanya’daki işçi gruplarını daha sonra Birinci Enternasyonal olarak anılacak olan Uluslararası İşçi Birliği’yle uyumlu hale getirmeye ve Karl Marx’ın fikirlerini yeni doğmakta olan Alman işçi hareketinde yaygınlaştırmaya çalıştılar.

Liebknecht ve Bebel, 1869’da Almanya’nın güneydoğusundaki Eisenach’ta bir barda Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ni (SDAP) kurduklarında, bir yandan orta sınıf demokratlar ve “daha büyük Almanya” federalistleriyle sınıflar arası koalisyonlar kurmak, diğer yandan da Birinci Enternasyonal’i desteklemek arasında gidip gelmekten vazgeçtiler. Artık Lassallecı Genel Alman İşçi Derneği’ne (ADAV) doğrudan rakip olan bir işçi partileri vardı.

Partinin gazetesinin adı Der Volksstaat’dı [Halk Devleti]. Liebknecht’in daha önce editörlüğünü üstlendiği Democratic Weekly’nin devamı niteliğindeydi. Yeni gazetenin başlığı partinin “özgür bir halk devleti” hedefini yansıtıyordu.

SDAP’nin kuruluşundan sonraki bir yıl içinde parti, Bismarck’ın sadece yedi yıl içinde çıkarmayı başardığı üçüncü savaş olan Fransa’yla savaş sorunuyla karşı karşıya kaldı. SDAP liderleri Fransız İmparatoru III. Napolyon’un yönetimine son verilmesi gerektiğine inandı ve Fransız işçilerle dayanışma içinde olduklarını ilan etti.

Aynı zamanda, Kuzey Almanya Reichstag delegeleri olarak Bebel ve Liebknecht, Fransa’ya karşı savaşın tamamen bir hanedan çatışması olduğu gerekçesiyle savaş kredisi oylamasında çekimser kaldı. Geçici Alman meclisinde Napolyon’a ya da Bismarck’a destek vermeyi reddederek savaş kredilerini onaylamayı reddeden yegâne vekillerdi.

“Hiçbir Şeyi İnkâr Etmiyorum”

Napolyon’un Eylül 1870’te Sedan’da yenilip teslim olması ve Fransız cumhuriyetinin ilan edilmesinden sonra Bebel ve Liebknecht, Kasım 1870’te ikinci tur savaş kredilerine karşı oy kullanarak savaşın devamına karşı muhalefetin başını çekti.

Başlangıçta savaşı Napolyon’a karşı bir savunma savaşı olarak gören -Marx ve Engels’in de desteklediği bir konumlanış- her iki partiden Alman sosyal demokratlarının büyük bir kısmı, artık yeni doğmakta olan Fransız cumhuriyetine karşı bir fetih savaşına dönüşen savaşa karşı çıkma konusunda Bebel ve Liebknecht’in arkasında yer aldı.

Savaş kredilerine karşı oy kullanmalarından birkaç hafta sonra Liebknecht ve Bebel, Volksstaat’taki meslektaşları Adolf Hepner’le birlikte vatana ihanetten tutuklandı. Liebknecht vatana ihanet suçlamalarına rağmen gazetesini 1871 Paris Komünü’ne en güçlü şekilde destek vermek için kullandı.

Vatana ihanet davası Mart 1872’de Dresden’de görüldü. Saksonya Krallığı’na ve yeni kurulan Alman İmparatorluğu’nun diğer eyaletlerine karşı düşmanca eylemlerde bulunmakla suçlanan Liebknecht meydan okudu. Yargıçlara ve jüriye hitaben Liebknecht şunları söyledi:

Geçmişimi, ilkelerimi ve inançlarımı inkâr etmiyorum. Hiçbir şeyi inkâr etmiyorum ve hiçbir şeyi gizlemiyorum. (…) Burada özgürce ve açıkça söylüyorum: Aklım erdi ereli cumhuriyetçiyim ve cumhuriyetçi olarak öleceğim.

Liebknecht konuşmasını kendisini bir “devrim neferi” olarak tanımlayarak bitirdi. Bir aristokrat toprak sahibi ve yedi tacirden oluşan jüri Bebel ve Liebknecht’i vatana ihanetten suçlu buldu. Saksonya’daki Hubertusburg’da iki yıl kale hapsine mahkûm edildiler. Bu, Liebknecht’in birçok hapis cezasının en uzunuydu.

Bebel ve Liebknecht 1874’te serbest bırakıldıktan sonra, ertesi yıl Gotha birleşme kongresinde SPD’yi oluşturmak üzere iki sosyalist partinin birleşme koşulları üzerinde etkili olmayı başardılar. Marx, Gotha programını sert bir eleştiriye tabi tuttu. Program sadece Lassallecılar ve SDAP arasındaki uzlaşma gereksinimini değil, aynı zamanda her iki taraftaki birçok kişinin sosyalist kuramı yarım yamalak anladığını da yansıttı.

Bismarck’ın Düşmanı

Kuram konusundaki bu kafa karışıklığı, Bismarck’ın SPD’yi yasakladığı on iki yıl boyunca değişecekti. Bu sosyalizm karşıtı yasa, partinin Alman işçilerinden aldığı desteğin sürekli artmasını ve seçim sonuçlarının sürekli iyileşmesini engellemeye yönelik başarısız bir girişimdi. Liebknecht, illegal faaliyet yıllarında, Zürih’te ve daha sonra Londra’da sürgünde yayınlanan parti gazetesi Der Sozialdemokrat’ın yönetimini üstlendi.

1887-88’deki kısa bir kesinti dışında, 1874’ten ölümüne kadar, Reichstag üyesi olmasına rağmen, sosyalizm karşıtı yasa uyarınca Berlin, Leipzig ve Frankfurt am Main gibi kentlerde yaşaması defalarca yasaklandı. Ayrıca devlet yetkililerine ve Reichstag üyelerine hakaret etmek ve sosyalist bir broşür yazmak gibi suçlardan beş kez hapse atıldı.

Liebknecht, sosyalizm karşıtı yasanın yürürlükten kalktığı 1890 yılında Otto von Bismarck’ın siyasi kariyerinin sona ermesine tanıklık etmenin mutluluğunu yaşadı. 1890’dan itibaren parti yasal olarak yeniden örgütlenebilmesine rağmen polis tacizine maruz kalıyordu.

Parti gazetesi Vorwärts’ın genel yayın yönetmenliği de dahil olmak üzere partide birçok görevde bulundu. Liebknecht’in bu görevi sırasında parti yönetimi ve gazetenin editoryal kadrosuyla çatışmaları eksik olmadı ve gazete SPD kongrelerinde düzenli olarak eleştirel tartışmalara konu oldu.

Liebknecht’in demokratik yönetimin her zaman kolay olmadığından yakınmak için nedenleri vardı. Yine de hayatı boyunca daha demokratik bir toplum hedefine bağlı kaldı ve 1848-49’da uğruna mücadele ettiği ilkeleri savunmaya devam etti.

İşçiler için eğitimin savunucusuydu ve 1891 yılında Berlin’de işçilerin eğitimi için bir okulun kurulmasına nezaret etti. 1860’lar ve 70’lerde dini ya da liberal işçi eğitim derneklerinde olduğu gibi, eğitim çalışmalarının, işçi sınıfının siyasi kurtuluşuna hizmet etmesi ve bu kurtuluşun ikamesi olmaması konusunda her zaman ısrarcıydı. 

Yaşlı Devlet Adamı

Alman ve Avrupa sosyalist hareketinin yaşlı devlet adamı haline gelen Liebknecht, farklı görüşlere sahip sosyal demokratlarla ilişkilerinde çoğu zaman uzlaşmacı ve kapsayıcı bir tutum sergiledi. Sosyalist işçi hareketinin zor kazanılmış birliğini sürdürme konusunda güçlü bir kararlılık gösterdi.

Bununla birlikte, polis sicilinin de gösterdiği gibi, emperyal Alman devletinin egemen güçlerine karşı uzlaşmaz ve meydan okuyan bir duruş sergilemekten asla vazgeçmedi. Yirminci yüzyılın ilk yılında yaşamını yitiren Liebknecht, savaşın 1914’te patlak vermesiyle birlikte Alman işçi hareketini parçalayacak olan sert çatışmalara dahil olmadı.

Liebknecht, SPD’nin çoğunluğunun 1914’ten 1918’e kadar başka bir fetih savaşını destekleyeceğini hayal bile edemezdi ya da bunu izleyen işçi hareketindeki derin bölünmeyi tahmin edemezdi. Kendi oğlu Karl’ın, inşa etmek için çok çalıştığı partinin liderliğine hizmet eden sağcı birlikler tarafından öldürüleceğini de öngöremezdi.

 

Orijinal Başlık: Wilhelm Liebknecht Was the Leader of German Socialism in Its Heroic Age
Yazar: Andrew Bonnell
Türkçeye Çeviren: S. Erdem Türközü
Editör: Bekir Demir