Demo v1.0

5 Şubat 2025, Çarşamba

Beta v1.0

Bizi Gömmeye Çalıştılar, Tohum Olduğumuzu Bilmiyorlardı

28,340. 13 Şubat 2024 tarihi itibariyle Filistin ve Gazze’de İsrail Silahlı Kuvvetleri tarafından katledilen insan sayısını ifade eden bu rakam 4 Ekim 2024’te Kanadalı post-rock grubu Godspeed You! Black Emperor’un sekizinci stüdyo albümünün adı aynı zamanda.

Başlıklar

Sanat sanat için midir yoksa toplum için mi? Burjuva toplumunda bohem yaşam sürme imkanına sahip entelektüel ve sanatçılar için bunun cevabı çok basittir: Sanat elbette sanat içindir, sanat eserlerinin herhangi bir öğretici, politik mesaj, hele hele Marksistlerin düşündüğü gibi devrimci, yıkıcı bir çekirdeğe sahip olmasına gerek yoktur; sanat, ototeliktir. Hegel’e değin (hatta ondan da sonra) bu gibilerinin düşünce biçimlerine klasik mantığın ilkelerinin şekil verdiğini göz önünde bulundurursak bu şaşırtıcı gelmemelidir. Hegel ve onun öğrencileri Strauss, Feuerbach, Dietzgen, Marx, Engels ve Lenin gibilerinin uygulamaya döküp geliştirdikleri diyalektik bakış açısına göre hiçbir şey mantığın ilkeleri kadar tek yönlü, donuk, cansız ve ölü olamaz. Sanatın dinleyicisini, okurunu, izleyenini değiştirdiği, geliştirdiği kadar onu icra eden sanatçıları da değiştirip, geliştirdiğini kim inkar edebilir? Sanat zamanın ve mekânın dışında var olan ne bir Platonik ide ne de Mutlak idedir. Sanat, insanın belli koşullar sağlandıktan sonra, bir yanda içinde yaşadığı dünya kendi eylemleriyle etkilenip, değişirken, öte yandan kendisinin de bundan etkilenip, değişmesiyle ürettiği ve kaçınılmaz olarak bunun izlerini taşıdığı tarihsel bir tür kendini ifade biçimidir.

28,340. 13 Şubat 2024 tarihi itibariyle Filistin ve Gazze’de İsrail Silahlı Kuvvetleri tarafından katledilen insan sayısını ifade eden bu rakam 4 Ekim 2024’te Kanadalı post-rock grubu Godspeed You! Black Emperor’un sekizinci stüdyo albümünün adı aynı zamanda. Aslında adı demek doğru olmayabilir çünkü albümün alışılageldiği üzere bir adı yok, yani başlıksız. Albümü eline alan ya da dinlemeye koyulan kişiyi onun yerine bir beyan karşılıyor: “No Title as of 13 February 2024 28,340 Dead” [13 Şubat 2024 itibariyle 28,340 Ölü. Başlıksız]. Albümün yayınlandığı tarihi geçelim, okur bu yazıyı okumayı bitirdiği zaman bile bu öldürülen insan sayısı büyük olasılıkla artmış olacak. Şu satırları yazdığım 2 Aralık 2024 tarihi itibariyle1https://www.aljazeera.com/news/longform/2023/10/9/israel-hamas-war-in-maps-and-charts-live-tracker 17,492’si çocuk olmak üzere 45,226 insan, Gazze Sağlık Bakanlığı’nın paylaştığı verilere göre öldürülmüş durumda.

Godspeed çoğu post-rock (ve post-metal) grubu gibi enstrümantal müzik icra eden, 1994 yılında kurulmuş kültleşmiş müzik gruplarından biri. Müziklerini bir benzetmeyle tanımlamak istersek, sahildeki sarp kayalıklara vuran, ardından geri çekilen ve bir süreliğine de olsa sakinleşmiş görüntüsü çizen dalgalara benzetebiliriz; ta ki dalgalar yeniden olağanca gücüyle o kayalıklara yeniden vurup o sakinliğin aldatıcı bir sakinlik olduğunu hatırlatana değin. Tabii enstrümantal müzik yapmaları demek, şarkı sözlerinin yokluğu (veya son derece kısıtlı kullanımı) vesilesiyle dinleyiciyi, Russian Circles isimli post-rock/metal grubunun basisti Brian Cook’un bir röportajında2https://www.youtube.com/watch?v=K_oYQnv4Bsg belirttiği gibi sanatçının dertlerinden, görüşlerinden, duygularından “kurtarmış” olma niteliği taşıyor anlamına asla gelmemektedir. Doğru, belki sözleri olmayan bir parça veya albüm dinlediğimizde ilk bakışta sözlerin yokluğu dinleyiciyi o şarkı ya da albüm hakkında ne düşünmesi “gerektiğini” söylememesi bakımından sözleri olan şarkılarla karşılaştırınca sınırları olmayan sanatsal bir deneyim sunuyormuş gibi gözükebilir. Ancak şarkıları oluşturan notaların sanatçılar tarafından boşlukta, dış olaylardan ve etkilerden soyutlanmış bir şekilde yazılamayacağını göz ardı edemeyeceğimiz kadar yazılan notaları bir araya gelerek oluşturduğu şarkıları dinleyecek kişilerin de hiçbir enstrümantal şarkıyı her şeyden soyutlanmış ve kendinde (an sich) yakalayamayacağını da unutmamamız gerekir. Zaten Godspeed’in bu albümü de “başlıksız” başlığı, şarkı isimleri, bir şarkısının çok ufak bir bölümündeki İspanyolca sözleriyle birlikte yaklaşık bir saat süren müzikal odiseyleri için dinleyiciye grubun hangi politik görüşe sahip olduğunu ve dinleyiciye ne aktarmak istediğini anlaması için yeterli zihinsel mühimmatı (eğer dinleyiciyi bu grubu daha önce hiç duymamış, takip etmemiş olsa dahi) sağlamıştır diyebiliriz.

Bunların da ötesinde albüme yayımlandığı tarihte grup tarafından yazılmış şu basın açıklaması3https://godspeedyoublackemperor.bandcamp.com/album/no-title-as-of-13-february-2024-28340-dead eşlik etmişti ki belki parçalarına yazabilecekleri herhangi bir şarkı sözünden çok daha büyük bir anlama ve derinliğe sahipti:

GERÇEK ŞU Kİ==
Tartışarak sürüklenip durduk.
Her gün yeni bir suç, her gün yeni bir çiçeklenme.
Hep birlikte bir odaya girdik ve yazdık,
Sonra farklı bir odaya girdik ve kaydettik.
BAŞLIKSIZ = minik bedenler yere yığılırken ne tür hareketler anlamlı gelir? Ne tür bir bağlam? Ne tür bir bozuk melodi? ve sonra çizgi üzerindeki bir noktayı, negatif süreci, büyüyen yığını işaretlemek için bir çetele ve bir tarih.
Güneş kül yığınlarının üzerinde batıyor
Bizse oturmuş tartışıyoruz.
Olanlar eski dünyanın zerre umrunda değil.
Bu yeni yüzyıl öncekinden de daha zalim olacak.
Savaş yaklaşıyor.
Vazgeçme.
Tarafını seç.
Dayan.
Sev.

Böylesine radikal bir açıklama yapmışlarken şarkı sözlerinin olmaması herhangi bir eksiklik olarak görülebilir mi? Kimi solcu geçinen Adornovari burjuva entelektüellerinden ve siyasilerden daha keskin ve daha kışkırtıcı bir açıklama yapmışlarken bu albüm de başka enstrümantal albümler gibi dinleyiciyi sanatçının “dertlerinden, görüşlerinden, duygularından arındırılmış” gibi görülebilir mi?

Altı şarkıdan oluşan albüm Sun is a hole sun is vapors parçasıyla açılıyor. Sanki bir doğuşu, uykudan uyanışı anımsatan tempodaki melodiler dinleyiciye gecenin karanlığının getirdiği umutsuzluğun üzerine yeni bir günün getirdiği umudu müjdeliyor. Ancak bu umut ikinci parça Babys in a thundercloud ile sekteye uğruyor. Karanlık introsundaki gök gürültüleri bir doğa olayından ziyade üzerine bombalar yağan bir şehri düşündürtüyor. Yankılar içinde boğulan ve cızırdayan gitar, bir enstrümandan ziyade molozlar altında can çekişen, kurtarılmak için ağlayan, beklerken can verenleri anımsatıyor. Cazımsı davul eşliğinde kendini tekrarlayan melodiler savaş ve ölüm sarmalını kreşendoya tırmandırıyor. Takip eden sakinlik, duyguları boğazına düğümlenen dinleyiciye nefes alması için ufak bir aralık sunuyor ve enkaz arasında kendini kaybettiren umut yeniden baş veriyor gibi duruyor. Ancak hava sirenini anımsatan gitarlar ve yeniden yükselişe geçen tempo bu aralığın ne kadar aldatıcı bir aralık, bu sakinliğin ne kadar geçici bir sakinlik olduğunu vurguluyor. Raindrops cast in lead’in açılışındaki “gıcırtılar” artık çocukların gülüşleriyle, kahkahalarından mahrum kalmış bir parkın salıncaklarının rüzgârda boşlukta sallanırken çıkardığı gıcırtıları akla getiriyor. Albümde sözün kullanıldığı tek yer olan bu şarkıda Michele Fiedlar Fuentes hayal meyal konuşulan bir tonda:

Kızgın ya da yaşlı, vaktinden evvel ölenler, şafağı asla göremediler
bir zamanlar gülen masumlar, çocuklar ve o küçük bedenler artık sonsuza kadar uyuyacaklar
ve şafağın güzelliğini asla göremediler

Çünkü o parka artık yaz yağmuru değil, kurşun yağıyor. Klasik enstrümanlar eşliğinde hızını arttıran parçayı o kurşunlardan nefes nefese koşarak kaçan insanları hayal etmeden dinlemek çok güç.

Üç dakikayı çok az aşan süresiyle albümün en kısa şarkısı Broken spires at dead kapital ise meditatif bir uğultu eşliğinde ezilen halkın parçalanmışlığı, yıkılmışlığı, tükenmişliğini notaya dökülüyor. Bunun üzerine aralıklarla gelen hantal ve karanlık davul sesleriyse adeta az önce o parka kurşun yağdıran kibirli ve gözünü kan bürümüş tarafın “fethettiği” topraklara, sokaklara, caddelere ve evlere girişini, yürüyüşünü resmediyor. Ancak Pale spectator takes photographs’ın başında da kesintisiz bir biçimde devam eden bu uğursuz melodiye karşılık yükselen ve Orta Doğu’nun melodilerini, Filistin’in yöresel müziklerini anımsatan ve kontrapuan işlevi gören notalar saldırganın kibrine ve zaferi kazanmış tavrına karşı bir cephe alarak sanki daha hiçbir şeyin bitmediğini haykırıyor. Şu ana kadar İsrail’in saldırılarında öldürülen yüzlerce gazetecinin4https://cpj.org/2025/01/journalist-casualties-in-the-israel-gaza-conflict/ anısını da akıllara getiren parça İsrail’e sadece hiçbir şeyin bitmediğini değil, aynı zamanda yaptıkları tüm kötülüklerin de kayıt altında tutulduğunu ve unutulmayacağını belirtiyor. Albümün kapanış şarkısı Grey rubble – green shoots [Kül Rengi Enkazlar – Yeşil Filizler] ise ezilenin bu haksızlığa karşı ayaklanma, karşı koyma, yaşama tutunma arzusunu vurguluyor. Yunan şair Dinos Christianopoulos’un “Bizi Gömmeye Çalıştılar; Tohum Olduğumuzu Bilmiyorlardı” beytini akıllara getiren bu antinominin yıkımı gerçekleştirenlerin aleyhine ve yaşamı savunanların lehine çözüleceğini müjdeleyen umut dolu bir tempo ve melodiye sahip bu parça adeta hayatın yeniden yeşereceği, çocukların yeniden gülüp oynayacakları bir geleceğin mümkün olduğunu anlatıyor. Böylece albüme hâkim olan karanlık, boğucu ve hantal havanın geçici olduğu, değişimin kaçınılmaz olduğu vurgulanıyor: Gazze’nin çektiği acılar da elbet bitecek, gün gelecek, devran dönecek… Bundan daha diyalektik başka bir şey olabilir mi?

Godspeed’in bu albümü grubun politik bir tavır sergilediği, hele hele İsrail karşıtı bir tutum sergilediği ilk albümleri değil. Daha 2002’de yayımlanan albümlerindeki “09-15-00” isimli şarkılarının açıklamasında “Ariel Şaron yanında 1000 İsrail askeriyle Tapınak Tepesine doğru yürüyüşe geçmiş, yeni bir intifadayı kışkırtıyor” ifadesi yer alıyordu. Her ne kadar röportaj vermekten kaçınsalar ve sadece müzikleri aracılığıyla konuşmak isteseler de zaman zaman verdikleri röportajlarında grubun anti-kapitalist ve tek önemli savaş olarak sınıf savaşını gördükleri de rahatlıkla anlaşılabilir. Örneğin 30 senelik müzik hayatları boyunca nadir verdikleri röportajlardan birinde liberal burjuvazinin Büyük Britanya’daki bayrak gemisi The Guardian’a5https://www.theguardian.com/music/2012/oct/11/godspeed-you-black-emperor-interview konuşmuşlardı:

Tüm müzik politiktir, değil mi? Ya kralı ve sarayını memnun edecek şekilde müzik yaparsınız ya da sarayın dışındaki serfler için. Müzik (ve kültür) bunun içindir, değil mi? Dikkat dağıtmak ya da yüzleşmek ya da aynı anda her ikisi?

Godspeed gibi sanatçılar piyasanın, plak şirketlerinin siparişi üzerine hazzı kolay müzik yapmayarak, halklar için müzik yapmanın, ezilenlerin sesi olmanın önemini ve güncelliğini hâlâ koruyorlar. Onlar savaşta taraflarını açık bir şekilde seçenlerden. Darısı diğer sanatçıların başına.

 

Notlar

(1) https://www.aljazeera.com/news/longform/2023/10/9/israel-hamas-war-in-maps-and-charts-live-tracker

(2) https://www.youtube.com/watch?v=K_oYQnv4Bsg

(3) https://godspeedyoublackemperor.bandcamp.com/album/no-title-as-of-13-february-2024-28340-dead

(4) https://cpj.org/2025/01/journalist-casualties-in-the-israel-gaza-conflict/

(5) https://www.theguardian.com/music/2012/oct/11/godspeed-you-black-emperor-interview

 

Editör: Bekir Demir