Demo v1.0

6 Ekim 2024, Pazar

Beta v1.0

Uzayzamanın Ortaya Çıkışı, Panpsişizm ve Bilincin Doğası

Zaman ve mekân algımıza bu kadar yakından bağlı olan deneyim, zamansız ve uzamsal olmayan bileşenlerden nasıl ortaya çıkar?
Çeviren:
Gökcen Kartal
Kaynak:
Scientific American

Başlıklar

Bunu okurken, siz olmanın nasıl bir şey olduğunu hissediyorsunuz. Örneğin, sayfadaki bu kelimeleri görüyor ve etrafınızdaki dünyayı duyuyorsunuz. Ve tüm bu düşünceler ve hisler bilinçli “şimdi”nizde bir araya geliyor. Bilinç, deneyimin bu hissedilen niteliğidir. Bilinç olmasaydı ne güzel bir gün batımının keyfi ne de acı da olurdu. Olumlu ya da olumsuz, basitçe deneyim diye bir şeyden söz edemezdik.

Felsefede bilinç hakkındaki mevcut kuramsallaştırmanın merkezinde, filozof David Chalmers tarafından ortaya atılan bir bulmaca olan bilincin zor problemi yer almaktadır.1Bkz. David Chalmers, “The Puzzle of Conscious Experience”, Scientific American; https://www.scientificamerican.com/article/the-puzzle-of-conscious-experience/ Bilişsel bilim beynin bir bilgi işlem motoru olduğunu söyler. Zor problem şu soruyu sorar: Tüm bu sofistike bilgi işleme süreci neden içeriden bir şeymiş gibi hissetmeye ihtiyaç duyar? Neden deneyime sahibiz? Bu probleme yönelik etkili yaklaşımlardan biri, Chalmers’ın da desteklediği, panpsişizmdir.

Panpsişizm, gerçekliğin en küçük katmanlarının bile deneyime sahip olduğunu savunur. Temel parçacıklar çok küçük derecelerde bilince sahiptir ve hafifletilmiş anlamıyla deneyim özneleridir. Parçacıklar, sinir sistemlerinde olduğu gibi son derece sofistike parçacık yapılanımlarında bulunduklarında ise daha sofistike bilinç biçimleri ortaya çıkar. Panpsişizm, gerçekliğin yapı taşlarını, bütün bir fizik tarafından tanımlanan gerçekliğin en temel katmanına yerleştirmeyi amaçlar. Gerçekten de panpsişistler, teorilerinin temel fizikle örtüşmesini bir meziyet olarak görürler, çünkü deneyim, fiziğin tanımladığı özelliklerin altında yatan doğadır.

Ancak bu görüş fizikteki en son çalışmalarla çelişmektedir. Çağdaş fiziğin tam kalbinde büyük ve küçük ölçeklilerin incelenmesindeki çelişki yatar, yani Einstein’ın genel görelilik teorisindeki devasa yapılar (örneğin kara delikler) ile kuantum mekaniğinin atom altı evreni arasındaki bariz çelişki gibi. Kuantum kütleçekimi alanındaki çalışmalar bu çelişkiyi çözmeye çalışmakta ve artan biçimde şaşırtıcı bir şeyi dile getirmektedir: gerçekliğin temel bileşenleri uzamzamansal değildir. Bilakis uzayzaman daha temel bir şeyden, herhangi bir zamansal dizi veya uzamsal metriği dışarıda bırakan matematiksel bir yapı açısından tanımlanan bir şeyden meydana gelir.2Bkz. George Musser, “What is Spacetime?”, Scientific American; https://www.scientificamerican.com/article/what-is-spacetime/ Tıpkı suyun saydamlığının tek bir molekülde bulunmaması gibi, en hassas ayrıştırma düzeyinde uzayzaman tamamen ortadan kalkar.

Eğer gerçekliğin temel bileşenleri uzayzamansal değilse, bunların nasıl deneyimsel olabileceğini görmek de zordur. Çünkü bu düzeyde zaman yoksa, deneyim nasıl olabilir? Bilinçli deneyim akış içeren hissedilen bir niteliğe sahiptir; düşünceler “şimdi “de mevcut olarak belirir ve andan ana değişir. Zamansız deneyim bir oksimorondur. Buna bağlı olarak, eğer uzayzaman yoksa, temel düzeyde zihinlerin ya da deneyim öznelerinin var olduğunu nasıl söyleyebiliriz? Zihinler deneyimlere sahip gibi görünmektedir. Zaman olmadan, açığa çıkacak zihinsel olaylar da yoktur.

Bu noktada panpsişist, sıradan zaman algımızın bir yanılsama olduğunu söyleyebilir. Gerçekliğin zamansız olup olmadığına dair tartışmalar 2000 yıl önce, Sokrates öncesi filozof Parmenides’in gerçekliğin matematiksel bir denklem gibi durağan ve değişmez olduğunu iddia etmesiyle başlamıştır. Herakleitos ise bunun aksine, her şeyin bir alevin hareketi gibi değişimden ibaret olduğunu ileri sürmüştür. Günümüzde fizikçiler de benzer sorunlarla boğuşmaktadır. Isaac Newton zamanı evrenin her yerinde aynı hızda akan bir nehir gibi görürken, Albert Einstein bu tabloyu tersine çevirmiştir, çünkü hem genel görelilik teorisi hem de parçacık fiziğinin Standart Modeli zamansal olarak simetriktir. Bu yasalar zamanın ileriye ya da geriye doğru hareket ettiğini söylemez. Yasalar, bize göründükleri haliyle “şimdi” dediğimiz şey gibi özel bir anı da tanımlamaz.

Bu Einsteinvari resim, uzayzamanın statik, “blok evren” görünümü olarak adlandırılmıştır çünkü herhangi bir akış ya da zaman geçişi düşüncesinden yoksundur. Einstein’ın yakın bir arkadaşının ölümü üzerine yazdığı gibi, “Bizler gibi fiziğe inananlar için geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece inatla sürdürülen bir yanılsamadır.”

Panpsişist, zamanın bir yanılsama olduğunu savunmak için bu blok evren resmine başvurabilir mi? Eğer öyleyse, belki de panpsişizm ve kuantum kütleçekimi birbiriyle çelişmiyordur. Sıradan süre algımızın sadece bir yanılsama ve gerçekliğin zamansız olduğunu varsayalım. Şayet durum buysa, mesele gerçekliğin temel katmanının deneyimsel olduğu olmamalıdır. Daha ziyade, temel gerçekliğin deneyimsel olmadığı ve altta yatan bileşenlerin, her ne şekilde olursa olsun, bir şekilde sıradan zaman duygumuzu açıklamaya hizmet edeceği söylenmelidir. Ancak panpsişistler deneyimi deneyimsel olmayan bir şey açısından açıklamaya çalışmazlar. Onlar için deneyim temeldir.

Eğer uzayzamansal olmayan bileşenler gerçekten de uzayzamanın daha tanıdık yapı taşlarına yol açıyorsa, bu heyecan verici bir keşif olacaktır. Ancak çok az kişi böyle bir keşfin bilincin doğasını anlamamız üzerindeki etkisini düşünmüştür. Düşününce, uzayzamanın ortaya çıkışı zor bir problemi daha da zorlaştırıyor gibi görünmektedir. Çünkü zaman ve uzam algımıza bu kadar yakından bağlı olan bilinçli deneyim, zamansız ve uzamsal olmayan bileşenlerden nasıl ortaya çıkabilir? Başka bir deyişle, döngü kuantum kütleçekiminin küçük hacim kuantalarının altında yattığını söylediği ya da sicim teorisinin bir sicim ya da döngü tarafından izlenen bir yüzeydeki alanların altında yattığını söylediği gibi deneyim nasıl uzamsal olmayan bileşenlerden kaynaklanır?

Tam da temel fiziğin araştırdığı bu varlıklar, uzayzamanın kendisinden meydana geldiği söylenen bu varlıklar, pekala deneyime yol açan aynı bileşenler olabilir. Durum buysa bile bunun nasıl olduğunu henüz bilmiyoruz. Çünkü uzayzamansal olmayan ile deneyimsel olan arasında bariz bir boşluk var gibi görünüyor. Bunlar farklı türden şeylerdir. Bilinç, uzayzamansal olmayan bileşenlerin titizlikle hazırlanmış dansından doğabilir, öyleyse bile, koreografi bizden saklanmaktadır.

 

Notlar

(1) Bkz. David Chalmers, “The Puzzle of Conscious Experience”, Scientific American; https://www.scientificamerican.com/article/the-puzzle-of-conscious-experience/

(2) Bkz. George Musser, “What is Spacetime?”, Scientific American; https://www.scientificamerican.com/article/what-is-spacetime/

 

Orijinal Başlık: Spacetime Emergence, Panpsychism and the Nature of Consciousness
Yazar: Susan Schneider
Türkçeye Çeviren: Gökcen Kartal
Editör: Bekir Demir