Demo v1.0

21 Aralık 2024, Cumartesi

Beta v1.0

Teizm mi Ateizm mi? Graham Oppy, Dünya Görüşleri ve Teorik Erdemler

Teizm, tanrıların varlığını varsayan belirli bir dünya görüşüyken, ateizm ise tanrıların varlığını reddeden belirli bir dünya görüşüdür.

Dünya Görüşleri

Günümüz din felsefesi içerisinde, bağlı olduğumuz yaklaşımları değerlendirebilmek için farklı sayılabilecek türden bir metodoloji Graham Oppy tarafından öne sürülmüştür. Buna göre dünya görüşlerimizin belirli türden teorik erdemler üzerinden incelenmesi, diğer yaklaşım türlerine göre daha caziptir. Oppy için bir dünya görüşü, her şeyin teorisini içerisinde barındırır. Yani bir dünya görüşü, hakikatin kapsamlı bir tanımlayıcısı ve normatif açıklaması olarak işlev gören bir inanç sistemidir. Nitekim tüm insanların hakikat hakkındaki görüşlerini oluşturan bir inanç koleksiyonu vardır ve bir kişinin dünya görüşü, onun hayatını yaşayış biçimini belirler.1Graham Oppy, Atheism: The Basics, (New York: Routledge, 2018), s. 20. Elbette bu noktada rakip teist ve ateist şeklindeki iki dünya görüşünden söz edilebilir. Teistik ve ateistik dünya görüşleri, çağdaş insan yaşamının önemli parçalarıdır ve bu dünya görüşlerinin her biri, nihai gerçekliğin doğasına ilişkin bir açıklamayı içerisinde barındırır. Kısaca teizm, tanrıların (veya tek tanrılı Tanrı’nın) varlığını varsayan belirli bir dünya görüşüyken, ateizm ise tanrıların (veya tek tanrılı Tanrı’nın) varlığını reddeden belirli bir dünya görüşüdür.

Oppy’e göre bir kişinin, genel anlamda bir dünya görüşünün doğruluğunu değerlendirirken ve onu rakiplerinden ayrıcalıklı kılan bir gerekçe oluştururken, belirli bir veri kümesine göre teorik bağlılıkları en aza indirgemek ve açıklayıcı gücü en üst düzeye çıkarmak arasında asgari bir denge kurması gerekir. Bu açıdan bakıldığında, bir ateist olarak Oppy’e göre her bir teorinin sahip olduğu çeşitli teorik erdemleri değerlendirerek ve karşılaştırarak teizm ve ateizm arasında bir teori karşılaştırması yapıldığında, ateizmi teizme tercih etmek ve böylelikle ilkinin daha iyi bir gerçeklik teorisi olduğunu düşünmek için iyi bir gerekçe elde etmiş oluruz. Dolayısıyla en iyi ateist teoriler (i) en iyi teist teorilerle karşılaştırıldığında daha az teorik bağlılığa sahiptir ve (ii) teist teorilerin ateist teorilerden daha iyi açıkladığı hiçbir veri bulunmamaktadır.2Graham Oppy, The Best Argument against God, (SW, Cham: Palgrave Macmillan, 2013), s. 9.

Oppy’nin buna dair sunduğu gerekçeye göre en iyi ateist teoriler, ilk olarak daha az sayıda varlık ve varlık türü varsayarak ontolojik olarak daha az bağlayıcı oldukları gibi, ikinci olarak, teoriyi geliştirmek için daha az kavrama müracaat ederler. Bununla birlikte, en iyi teist ve ateist teoriler, ontolojik ve kavramsal bağlayıcılık konusunda hemfikirdir. Zira doğa bilimleri, beşeri bilimler, uygulamalı bilimler ve sanatların en iyi formülasyonları için gerekli olan nesneler, fikirler ve ilkeler, en iyi ateist büyük resimler ve en iyi teist büyük resimlerde ortaktır. Ancak Oppy’e göre en iyi teist teoriler, en iyi ateist teorilerin aksine, daha fazla teorik bağlılık gerektirirler.3Graham Oppy, Naturalism and Religion: A Contemporary Philosophical Investigation, (New York: Routledge, 2018), s 129. Bu husus, en iyi teist teoriler için birincil kanıtlar masaya yatırıldığında daha belirgindir. Bu kanıtlar ise evrendeki nedensel yapının varlığı, evrenin hassas ayarı, bazı biyolojik türlerin indirgenemez karmaşıklığı, mantıksal, matematiksel ve istatistiksel akıl yürütme olasılığının imkanı, ahlaki bilgiye sahip olabilme potansiyeli, bilinçli varlıkların bulunuşu, ilahi müdahaleye dair çeşitli açıklamalar, dini tecrübeler ve kutsal metinler gibi şeylerdir. 

Nedensel Gerçekliğe Dair Ontolojik Bağlılıklar

Oppy’e göre bu ifade edilen kanıtların her birinde, en iyi ateist teoriler, en iyi teist teorilerin verileri kadar açıklayıcılığa sahiptir ve bu nedenle ikincisi, öne sürülen kanıtlara göre birincisinden daha avantajlı değildir. Örneğin evrendeki nedensel gerçekliğin yapısını, gerçekliği oluşturan şeylerin toplamı olarak ele aldığımızda, bu toplam dizinin tamamı, evrenin bir parçası olan neden ve sonuç dizisinin karmaşık bir durumudur. En iyi teist ve ateist teoriler, bu durumu açıklama noktasında hemfikir olabilmektedir, ancak bu teoriler, inanılan nedensel gerçekliğin varlığı söz konusu olduğunda birbiriyle anlaşamamaktadır. Oppy açısından bakıldığında ateizm ve natüralizm, nedensel gerçekliğin doğal/fiziksel gerçeklik olduğunu ve nedenleri doluşturan şeyin doğal/fiziksel dünyadan başka bir şey olmadığını öne sürerken, teizm ise bu gerçekliğe dair Tanrı’nın varlığını öne sürerek ek bir varlık daha ortaya koymaktadır. Bu bakımdan onun en iyi ateist teori olarak ifade ettiği şey, natüralizmle yakından alakalıdır. Natüralist hipoteze göre her nedensel varlık ve nedensel özellik doğal/fizikseldir ve bu varlıklar bilimin bizzat konusu olan şeylerdir. Doğaüstü hiçbir varlık yoktur ve zorunlu olarak nedensel gerçekliğin yapısı, bu gerçekliğin başlangıç koşullarını paylaşır. Başka bir deyişle, her mümkün dünya, aktüel dünyanın bir başlangıç koşulunu paylaşır ve buna doğal nedensel gerçekliğin başlangıç ​​durumu veya başlangıç ​​tekilliği denilebilir. Bu nedensel geçmişlerin, aktüel nedensel tarihten sapmasının veya çoğalmasının tek yolu, nesnel olarak şansa bağlı durumlardan ileri gelir.4Graham Oppy, “Ultimate naturalistic causal explanations”, The Puzzle of Existence: Why Is There Something Rather Than Nothing? içinde, (ed.) T. Goldschmidt, (UK: Routledge: 2013), s.150.

Oppy’e göre nesnel şansın olduğu her yerde, alternatif olasılıklar vardır ve bu nedenle mümkün dünyalar, aktüel dünyanın olabileceği alternatif yollardan ibarettir. Keza tüm mümkün dünyalar aktüel dünyayla bir başlangıç ​​geçmişini paylaşır ve böylelikle nesnel şansın işleyişinin bir sonucu olarak aktüel dünyadan ayrılır. Oppy, nedensel gerçeklik söz konusu olduğunda, bunun ya olumsal ya da zorunlu olarak var olması gerektiği konusunda teistlerle hemfikirdir. Bilindiği gibi, olumsal görüşe göre, nedensel gerçekliğin herhangi bir başka başlangıç ​​parçasına sahip olması (metafiziksel olarak) mümkündür. Zorunlu görüşe göre ise nedensel gerçekliğin herhangi bir başka başlangıç ​​parçasına sahip olması (metafiziksel olarak) imkansızdır. Zorunlukçu görüşten yola çıkarak, başlangıç ​​tekilliğinin nesneleri içerdiği varsayımını daha ciddiye alan Oppy, bu nesnelerin hem varlığının hem de başlangıç ​​özelliklerinin zorunlu olduğunu ifade eder. Dahası ona göre, eğer birden fazla mümkün dünya varsa, o halde bu mümkün dünyalar ile aktüel dünya arasındaki herhangi bir fark, nedensel gerçekliğin şanslı olmasından kaynaklanır. Buradaki şans kriteri, yani başlangıç ​​bölümünde var olan nesnelerin yasaları ve başlangıç ​​özellikleri, gerçekliğin sonraki durumlarını tam olarak belirlemez.

Bu açıdan bakıldığında, Tanrı (teist dünya görüşü) veya nesnel şans (ateist/natüralist dünya görüşü) gibi belirli bir harici girdi olmadan açıklanmaya çalışılan nedensel gerçeklik, sonsuz bir gerileme halini alır. Dolayısıyla Oppy’e göre doğal nedensel durumların sonsuz bir gerilemesinin olmaması gerektiği ve bunu açıklama noktasında teizmi ayrıcalıklı kılacak hiçbir neden yoktur. Dahası, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, daha az ontolojik ve teorik bağlılığa sahip olması (yani, daha az varlık ve varlık türleri ve kullanılan daha az açıklama) ve böylelikle bu teorik bağlılıkları en aza indirgemesi, ateist/natüralist dünya görüşünü daha avantajlı kılmış olur. Zira nedensel gerçeklik, zorunlu bir başlangıç ​​tekilliği içeriyorsa, ateist/natüralist dünya görüşüne göre yalnızca sonlu bir doğal parça serisinden önce gelen zorunlu bir başlangıç ​​tekilliği varken, teist dünya görüşüne göre ise bir dizi doğal parçadan önce gelen doğal olan nedensel gerçekliğin zorunlu bir başlangıç ​​parçası ve buna ek olarak doğaüstü ve zorunlu bir harici varlık daha vardır. Başka bir deyişle kaba olgusal gerçeklikler söz konusu olduğunda teizmin eli gereksiz yere hayli kalabalıktır.

Teorik Erdemler

Dünya görüşlerini kıyaslayacağımız teorik erdemlere bakacak olursak, bu erdemleri dört ana başlık altında sınıflandırabilmemiz mümkündür. Zira bunlar, kanıtsal, tutarlılık, estetik ve diyakronik ya da zaman içinde gelişime açık teorik erdemler olarak ifade edilebilir.

Kanıtsal erdemler, bir teorinin öne sürmüş olduğu varlıklar, olaylar, düzenlilikler veya oluşumlar hakkında açıklanabilen şeylerin farklı yollarını bize gösterir. Bunu yaparken, kanıtsal açıdan doğruluk, nedensel yeterlilik ve açıklayıcı kapsamlılık erdemleri önem taşır. Kanıtsal doğruluk, bir teorinin deneysel kanıtlara uygunluğu üzerinden örneklendirilirken, nedensel yeterlilik söz konusu olduğunda, bir teori, açıklamaya ihtiyaç duyan olguları üreten belirli nedensel faktörleri belirtiyorsa, nedensel olarak yeterli hale gelir. Yani, olguların veya kanıtların arkasındaki nedensel mekanizmayı belirterek, örneğin açıklanacak kanıt kümesinin türetilebileceği tek bir nedensel etken (belirli bir nesne gibi) olması gibi, olguların veya kanıtların nasıl meydana geldiğine dair bir açıklama sunar. Bir teori, açıklayıcı kapsamlılık içerisinde nedensel bir geçmiş sağlayabildiğinde veya bir dizi karşıt olgusal soruyu başarıyla yanıtlama gibi diğer kapsamlı ölçümlerinde üstün olduğunda açıklayıcı kapsamlılığı sağlanmış olur.5M. Keas, “Systematizing the theoretical virtues”, Synthese, 2018: 1, s. 276.

Tutarlı erdemler, bir teorinin teorik bileşenlerinin birbirleriyle ve daha geniş teorilerle (veya inançlarla) tutarlı ve iyi bir şekilde uyumlu olması gereken belirgin yolları bize gösterir. Bu erdemler kümesinde, içsel tutarlılık ve evrensel tutarlılık erdemleri ön plana çıkartılabilir. Bir teori, bileşenleri çelişkili olmadığında içsel tutarlılığa sahip olur. Bu türden bir tutarlılık, teorinin kendi içinde bir tutarlılığı ifade ettiği için dışsal olmaktan ziyade içseldir. Ayrıca, bir teori, sezgisel olarak makul bir bütün halinde bileşenlere sahip olduğunda içsel tutarlılık söz konusu olabilir. Bir teori, diğer yerleşik teorilerle veya haklı inançlarla iyi uyum sağlıyorsa veya onlara açıkça aykırı değilse, evrensel tutarlılığa sahip olur. Diğer teorilerle veya haklı inançlarla iyi uyum sağlayan veya en azından onlarla açıkça çelişmeyen bir teori, bu nedenle toplam bilgi açısından iyi uyum sağlayan bir teori olur.6Keas, “Systematizing the theoretical virtues”, s. 281.

Estetik erdemler, bir teorinin, tutarlı erdemlerin mantıksal-kavramsal uyumundan niteliksel olarak farklı olan estetik bir şekle (uygunluk) sahip olabileceği farklı yolları bize gösterir. Bu sınıftaki erdemler, diğerlerinin aksine, içsel epistemik değer yerine, dışsal epistemik değere sahiptir. Bu sınıf, güzellik, sadelik/basitlik ve birleşiklik erdemlerini içerir. İlk olarak bir teori, kişilerde belirli bir estetik haz uyandırıyorsa güzellik sergilemiş olur. İkinci olarak, bir teori, rakip teorilerle aynı olguları açıklayabilmesi açısından basitliğe sahiptir. Üçüncüsü, bir teori, aynı miktarda teorik içeriğe sahip diğer teorilerden daha fazla türde olguyu açıklayabilmesiyle birleşiktir.7E. McMullin, “Epistemic virtue and theory-appraisal”, Realism in the Sciences içinde, (ed.) L. Horsten, (Leuven: Leuven University Press, 1996), s. 21.

Diyakronik erdemler sınıfı, bir teorinin, bu erdemlerin yalnızca ilk formülasyonundan sonra bir teori tarafından örneklendirilebilmesiyle, belirgin bir zamansal boyutta kullanılabileceği farklı yolları bize gösterir. Dayanıklılık, verimlilik ve uygulanabilirlik bu sınıf içerisinde ön plana çıkan erdemlerdir. İlk olarak bir teori, başarılı tahmin, yeni (beklenmeyen) verilerin makul bir şekilde karşılanması veya her ikisi yoluyla bir dizi testi atlatarak dayanıklılık gösterir. Dolayısıyla bir teorinin dayanıklı olması, test edilebilir olması anlamına gelir ve bu nedenle bir teorinin tahminlerinin bu şekilde yanlış olduğu gösterilirse, o zaman dayanıklılıktan yoksun olduğu düşünülebilir. Bir teorinin dayanıklılığı, tahminlerinden bir veya daha fazlası doğrulanmazsa veya teoride özel bileşenler içeren bir değişiklik yapılırsa etkilenir. İkinci olarak verimlilik, bir teorinin zaman içinde yeni öngörüler sağlayarak veya doğaçlama olmayan teorik geliştirmeler ve verileri birleştirerek bilgimizi yeni alanlara genişletmesiyle sergilenir. Bu nedenle dayanıklılık ve verimlilik erdemleri arasındaki fark, ilkinin korumaya (bir teorinin hayatta kalmak için bir dizi testi geçmesi gerekir) ve ikincisinin yeniliğe (bir teorinin daha fazla keşfi teşvik etmesi gerekir) odaklanmasıdır. Bir teorinin diyakronik anlamda birleştirme gücü, diyakronik olmayan (estetik) gücünden farklıdır, çünkü ikincisinden ziyade birincisi, zamanla artan verilerin zaman içinde birleştirme yeteneğine atıfta bulunur. Üçüncüsü, bir teori, bireyler tarafından başarılı eylemleri yönlendirmek (örneğin, doğal bir afete hazırlanmaya yardımcı olmak) veya teknolojik kontrolü artırmak (örneğin, tıp ve mühendislik gibi alanlarda yararlı olmak) için kullanılabilmesiyle uygulanabilirlik sergiler.8McMullin, “Epistemic virtue and theory-appraisal”, s. 26.

Öyleyse tüm bu şeyleri hesaba katarak, teorik bileşenlerin dünyadaki nesnelere, olaylara ve düzenliliklere ne kadar iyi uyduğunu ifade eden kanıtsal erdemler, teorik bileşenlerin ne kadar iyi bir şekilde birbirine uyduğuna ilişkin olmaları bakımından tutarlı erdemlerden ayırt edilirler. Dahası estetik erdemler, tutarlı erdem sınıfından, ilk sınıfın erdemli bir teorinin tutarlı erdemlerin mantıksal-kavramsal uyumundan oldukça farklı olan bir estetik şekle (uygunluğa) sahip olması gerçeğini ifade etmesi bakımından birbirinden ayrılırlar. Son olarak diyakronik erdemler, bir teorinin açıklayıcı rolünün zamansal bir boyut boyunca genişletilmesine odaklanmasıyla diğer üç erdem sınıfından ayrılırlar.

Hangisi Daha Avantajlı? Teizm mi? Natüralizm mi? 

Bütün bu kriterler düşünüldüğünde, Oppy’nin iddia ettiği gibi teizm, natüralizm karşısında gerçekten dezavantaja mı sahiptir? Bilindiği gibi teizm, yukarıda ifade edilen hususlar söz konusu olduğunda, nedensel gerçeklik konusunda, natüralizm kadar kanıtsal olarak bir doğruluğa sahiptir. Bundan öte aksiyolojik olarak bakıldığında Tanrı, kendi doğasıyla tutarlı olan her olasılığı ortaya çıkarma sebebine sahip olabilir, ki buna nedensel gerçeklik konusu da dahildir. Zira örneğin spesifik olarak düşünüldüğünde, maksimal olarak iyi olan Tanrı, iyiliğini, kendisinin dışındaki her şeyi varlığa getirerek (yani, neden olarak ve temellendirerek) bunu yapabilir. Dolayısıyla diğer varlıkların varlığı, Tanrı’nın iyi şeyler üretme niyetinin zorunlu sonucudur denilebilir. Yani Tanrı’nın diğer varlıkları varlığa getirme eylemi, zorunlu olarak, bu yaratıcı eylemde iyiliğini yaymasından kaynaklanan doğasının bir ürünüdür. Bu nedenle mevcut bağlamda, gerçekliğin nedensel yapısını oluşturan her varlık (ve diğer olası nedensel gerçeklikleri oluşturan tüm olumsal varlıklar) Tanrı tarafından neden olunması ve temellendirilmesinin bir sonucu olarak vardır. Öyleyse Tanrı, zorunlu olarak nedensel gerçekliğe neden olur ve onu temellendirir ve böylelikle Tanrı’nın (maksimum iyi) niyetlerinin her zaman gerçekleştiği göz önüne alındığında, teizmin kanıtsal doğruluğunu teyit edilmiş olur. Bu açıdan bakıldığında, bir Tanrı varsa, onun nedensel gerçekliğin kendisi olması muhtemeldir ve dahası teizm, kanıtsal erdemler göz önünde bulundurulduğunda, doğruluk, yeterlilik ve açıklayıcı kapsamlılığa sahiptir.

Oppy’e göre, zorunlu şeylerin açıklamaya/açıklanmaya ihtiyacı yoktur. Buna göre nedensel gerçekliğin varlığı ve başlangıç ​​tekilliğinin zorunluluğu göz önüne alındığında, onlar temelde açıklanamaz şeylerdir. Ancak Oppy zorunlulukların bir açıklama gerektirmediğini iddia etse bile, bu iddianın aslında hatalı olduğu öne sürülebilir. Nitekim bir şeyin açıklanabilirliğinin durması gereken noktayla ilgili gerçek sorun, onun zorunlu mu rastlantısal (nesnel şans) mı olması değilbağımsız mı yoksa bağımlı mı olmasıyla alakalıdır. Bu bağlamda bağımsız bir varlık, varlığı için başka hiçbir şeye bağlı olmayan, kendi başına var olan bir şey olarak anlaşılabilir ve varlıkları için harici bir açıklamaya ihtiyaç duymayan varlıklar bu tür varlıklardır. Keza onlar ya kaba olgusal bir varoluşa sahiptirler ya da varlıkları kendi kendine yeterlidir veya kendi kendini açıklarlar. Bunu daha iyi anlayabilmek için, “en küçük asal sayı 2’dir” şeklindeki bir matematiksel gerçeklik durumunu ele alalım. Oppy, bu gerçeğin zorunlu olduğu için bir açıklama gerektirmediğini, aksi halde öyle olamayacağını iddia edebilir. Ancak bu matematiksel gerçekliğin bir açıklama gerektirmemesinin gerçek nedeni, onun zorunlu olması değil, bağımsız bir olgu olmasıdır. Çünkü onun doğruluğu başka hiçbir şeye bağlı değildir. Hakeza basitçe sayıların ve aritmetiğin doğası hakkında bir olgudur. Bu bakımdan aynı bağımsız varlık olma durumu teizmin Tanrı’sı içinde geçerlidir ve dolayısıyla teizm, gerçekliğin nedensel yapısına göre teorik bağlılıkları en aza indirgeme ve bunu açıklama gücüne sahiptir.

Notlar

(1) Graham Oppy, Atheism: The Basics, (New York: Routledge, 2018), s. 20.

(2) Graham Oppy, The Best Argument against God, (SW, Cham: Palgrave Macmillan, 2013), s. 9.

(3) Graham Oppy, Naturalism and Religion: A Contemporary Philosophical Investigation, (New York: Routledge, 2018), s 129.

(4) Graham Oppy, “Ultimate naturalistic causal explanations”, The Puzzle of Existence: Why Is There Something Rather Than Nothing? içinde, (ed.) T. Goldschmidt, (UK: Routledge: 2013), s.150.

(5) M. Keas, “Systematizing the theoretical virtues”, Synthese, 2018: 1, s. 276.

(6) Keas, “Systematizing the theoretical virtues”, s. 281.

(7) E. McMullin, “Epistemic virtue and theory-appraisal”, Realism in the Sciences içinde, (ed.) L. Horsten, (Leuven: Leuven University Press, 1996), s. 21.

(8) McMullin, “Epistemic virtue and theory-appraisal”, s. 26.

 

Editör: Bekir Demir