Demo v1.0

6 Ekim 2024, Pazar

Beta v1.0

Yeni Siyasal Öznenin İmkânı: Badiou, Olay ve Komünist İdea

Olay bir durumdaki normal olandan kopuştur, tekrarın kesintiye uğramasıdır, imkânsız olanın mümkün kılınmasıdır, yeninin ortaya çıkmasını sağlayandır.

“Gezi benim için açıkça bir “olay”dır. Yeni bir şeyin, yeni bir siyaset alanının, yeni imkânların kitlesel olarak yaratımıdır. “Olay” tamama ermiş bir şey değildir, bir önermedir, bir süreçtir.”

Alain Badiou1“Bir “hadise” ki can ile canan arasında”, söyleşi: Sıla Tanilli, Yücel Göktürk, https://birartibir.org/bir-hadise-ki-can-ile-canan-arasinda/ Alıntıdaki kavramlar makale bütünlüğüne göre düzenlenmiştir. -ed. n.

Olayın olaysallığı

Alain Badiou öznesiz bir dünyada hakikatlerin üretilemeyeceğini ve hakikatlerin olmadığı bir dünyada ise yeni olanın, alternatifin, değişimin gerçekleşemeyeceğini savunur. Yeni olan, bu düzene alternatif olan, değişim nasıl gerçekleşir; özne nasıl hakikatler üretebilir? İşte burada Badiou’nun “olay-hakikat-özne” kavramları devreye girer ve hem teorik hem de pratik felsefesi başlar. Olay bir durumdaki normal olandan kopuştur, tekrarın kesintiye uğramasıdır, imkânsız olanın mümkün kılınmasıdır, yeninin ortaya çıkmasını sağlayandır:

Bedenlerin ve dillerin özel durumlara mahsus biçimde normal düzenlerinden kopuşu olaydır. Olay yeni olasılıkların yaratılmasıdır. Olay durum ya da dünya nazarında, o durumun bileşiminin katı bakış açısı ya da o dünyanın yasallığı bakımından olanaksız olanın olasılığının açılmasıdır. (Badiou, 2011: 190)

Olay, durumun normalliğinin dışında tümüyle normal olmadığı için önceden öngörülemezdir ve durumun bilgisiyle de açıklanamazdır. Durumun bilgisiyle açıklanamayan olay tanımlanamaz, sınıflandırılamaz. Eğer olay durumun sınırları içerisinde açıklanabilir olsaydı ortaya bir yeni çıkaramazdı. Ancak olay-durum arasında hiçbir bağlantı kurulamazsa bu da hiçbir şeyin olmadığı anlamına gelebilir. Badiou olayın bir hiç olmaması için olayın karar verilemezlik niteliğinden bahseder. Önceden öngörülemeyen, mümkün olanın dışında, normal olmayan olay, olur ve ortadan kaybolur. Olayın olaysallığı arkasında bıraktığı ize göre yorumlanır. Burada bir müdahalede bulunmak ve bir seçim yapmak gerekir. Olayın bir niteliği olan karar verilemezlik, bir öznenin ortaya çıkmasını gerektirir.

Özne ve karar anı

Özne, karar verilemez olayın karar vericisi olur. Olay ile durum arasında kurulacak ilişkide mevcut bilgi durumu etkisiz olduğu için verilen kararda özne bir risk alır, bir bahse girer. Bu temelsiz, meşru olmayan bir kararla, olayın gerçekleşmiş olduğunu söyleme kararıyla başlar. Olaya dair öznenin karar vermesi önemlidir, çünkü ortaya çıktığı gibi kaybolan olayın belirsiz kalması olayı gizemli hale getirebilir ya da karar verilemezlik olayın sonuçlarını erteler, olayı sonuca vardıramaz. Sonuç olarak, olaydaki hakikatin ortaya çıkışı olayla ilgili bir karar anını gerektirir ve bununla birlikte hakikatin belirişine göre sonsuz yeni eylemleri de gerektirir. Kararda, bir karar verilemeze karar verildiği için kararın kendisi karar verilemez olarak kalır. Kararı temellendirmek ve ispat etmek için de öznenin sadakati gereklidir, sadakatle birlikte de karar kökleşir. “Sadakatin taşıyıcısı, yani hakikat sürecini taşıyan kişi öznedir.” (Badiou, 2019: 52) Özneyi kuran, durumda görülmeyen olayla birlikte açığa çıkan ve görülmeye başlanan bilgileri, deneyimleri, keşifleri, pratikleri, etkinlikleri toplayan buna kendini adayan, zorlayan etkin ilkedir.

Özne olay ile karşılaşan, olayın karar verilemezliğine müdahalede bulunan ve olaya sadakat gösterendir. Özne, mevcut durumun terimlerini, dilini olayla karşılaşmasından sonra olaya müdahalede bulunarak ve olaya sadakat göstererek yeniden geliştirir. Özne durumun olumsallığından bağımsız olmayan bir olanaktır; olayın hakikatinin üreticisidir ve hakikatin evrenselleştirici unsuru olarak durumun içerisinde bir çabayla ortaya çıkar:

Bir olaya sadık kalmanın gerçek sürecine -bu sadakatin durum içinde ürettiği şey – hakikattir. Hakikat olaysal eklentinin durum içinde izlediği maddi güzergahtır. Yani içkin bir kopuştur. (Badiou, 2019: 52)

Karar, sadakat ve evrensellikle ortaya çıkar. Bir durumdaki radikal kopuşun altındaki eylemlerin yerel ve tekil şekillendiricisidir. Hakikat, olaysal kökenlidir ve olayla ortaya çıkan öznenin asla sona ermeyen çabasıyla ortaya çıkar. Mevcut durumdan kökten bir kopuşla çıkan hakikat yeniyi belirtir, mevcut olanı yıkar, tekrarı kesintiye uğratır. Böylece Badiou yeni olanın imkanını gösterir. Yaşadığımız düzen içerisinde hakikatlerin yokluğu yeni olanı vermez. Değişimin olmaması ise insanı edilgin konuma getirir, insanın insan olma niteliği olan düşünme kapasitesi kullanılmaz. Badiou böyle bir sistem içerisinde olmayı kabul etmez çünkü insan varlığı sürdüğü sürece değişim mümkündür. Bunun örneklerini de her zaman bilim, siyaset, sanat ve aşk alanlarında görmüşüzdür.

Özgürlükçü siyasetin imkânı

Badiou felsefenin koşullarından biri olan siyaseti yakından inceler ve mevcut liberal kapitalist siyaset anlayışına karşı olaya ve hakikate dayalı özgürlükçü bir siyaset anlayışı ortaya koyar.  Kapitalist bir düzen içinde diğer alanlarda olduğu gibi siyaset de hakikatten uzaklaşmıştır. Siyaset devletlere, partilere, ekonomiye hizmet eden bir araç olmuştur ve toplum siyasetten uzaklaştırılmıştır. Demokrasi ile birlikte de insanlar siyasete yalnızca seçim günlerinde katılır olmuştur. Bu da kanaatlere, tikel gruplara, çıkarlara dayalı bir siyaseti ortaya çıkarmıştır. Siyaset sayılara, oranlara, temsilci olma niteliklerine indirgenmiştir. Yönetici konumunda olan parti, grup, kişi siyasette insanlar yerine kararlar alarak insanları siyasal bir özne olmaktan uzaklaşmıştır. Böyle bir siyaset de eşitlik ve adalet uzak, özgürlüğün olmadığı, bireylerin yok sayıldığı bir siyasettir.

Badiou siyaset düşüncesini varlık ve olay kuramı temelindeki bir zeminde şekillendirir. Siyaseti devlet, parti, ekonomi, demokrasi, kanaat, tikel gruplar gibi mevcut düzenin sınırlandırıcı her aracından eksiltir:

Siyaset devletin zihinsel hükümranlığından sıyrılarak insanları siyasal görüş çevresinde birleştirmektir. İradesini idrak eden öznenin bu iradenin işaret ettiği şeyi izleyerek yavaş yavaş kendisini tahakkümden kurtarmasıdır. (Badiou, 2011: 28-29)

Hakikat üreten siyaset, boşluk ve fazlalığın diyalektiğinden çıkar. Siyasal bir olayla birlikte siyasal olayın militanı olan olaya sadakat gösteren siyasal özne, siyasal bir hakikat üretim süreci içerisinde eşitlik aksiyomuna dayanan böylece adaleti sağlayan evrensel, özgürleştirici bir siyaset ortaya koyar. Bu düzen bozucu siyaset de Komünist İdea ile mümkündür. Çünkü Badiou’ya göre İdeasız bir siyasal hareket bir değişim değil yalnızca kısa süreli dönüşümler doğurur. İdeaya sahip bir özne düzenin imkânsız olarak gösterdiğinin imkânını İdea ile gösterir. Bu İdea yoluna devam eden siyasal özne, sorumluluklar üstlenir, değişim için çalışmalar yapar. Böylece günümüz siyasetinin onu edilgin konumundan uzaklaşarak siyasetin etkin katılımcısı olur. Siyasette söz sahibi, karar verici, şekillendirici olarak ona verilenin ötesine geçebilir. Yaşanabilir olanın sadece bu düzen olduğunu kabul etmez, yeni alternatifler üreterek mevcut düzeni değiştirir. Devletin saymadığı, temsil edilmeyen tekil çokluğun devletin sayma işlemine karşı gelerek eylemde bulunması siyasal bir olaydır.

Siyasal olay gücünü durumun içindeki sınıflandırılmayan kolektif özneden alır. Olayla birlikte bu tekil çokluk devlet karşısında varlık kazanır. Siyaset verili olanla değil yeni olanla ilgilenir; mevcut devlet düzeninde görünür olmayan, olayla ortaya çıkan hakikate dayalı siyaset ile görünür olur. Düzenin devam etmesine önem veren devlet karşısında düzeni kesintiye uğratan siyasal olaydır. Durumu kesintiye uğratan olay, devlet eylemlerinin yoğunlaştığı yer olduğu için devletin ölçüsüz, gezgin gücüne de ölçü verir, sabitler. Devletin belirsiz gücünün somutlaşacağı tepkileri görürüz. Siyasal olay devletin öznel iktidarını kesintiye uğratır.

Komünist İdea

Varolmayanın varoluşunun ayağa kalkmasıdır siyasal olay. Siyasal olaylar bir İdea paylaşır bu da komünizm İdeasıdır. Siyasal olay komünist İdeanın vücut bulmuş halidir. Badiou’da olay ve devrim eşanlamlıdır. Devrim sadece eyleme döktüğü ideolojinin karşısında duran, düşman olarak imlenen devleti yıkmaktan (yok etmekten) ibaret değildir. Aynı zamanda devletin temsil mekanizmalarınca sayılmayanların varlığının açığa çıkması da devrimdir. Badiou’ya göre Paris Komünü, Kültür Devrimi, Mayıs 68 siyasal olay/devrim olarak nitelendirilebilecek ve incelenebilecek örneklerdir. Komünist Hipotez kitabında bu olayları, bu olaylar sonrasındaki siyasal hakikat üretim süreci ve bu süreç içerisinde olan siyasal özneler üzerinde çalışan Badiou İdeanın, Komünist İdeanın önemini ve bu İdea ile gerçekleşen olaya ve hakikate dayalı özgürleştirici siyasetle imkânsız olanın aslında imkansız olmadığını, mümkün olduğunu gösterir ve anlatır. Bu devrimler, olaylar yenilgi ile sonuçlanmış gibi görülse de her biri bir uyarı niteliği taşır.

Komünist İdeanın gerçekleşmesinin tek yolu olarak bize siyasal örgütlenmenin devlete mesafe alması gerektiğini, parti-devlet modelinden vazgeçilmesi gerektiğini, tikel bir grup içinde mücadele vermek yerine tekillikle hareket edilmesi gerektiğini göstermiştir. Badiou için burada önemli olan bir devrimin, bir olayın yenilgi ya da zafer nitelendirmesi alması değildir, devrimleri gerçekleştiren öznelerin nasıl örgütlendikleridir. Badiou siyasal bir olay sonrası bir hakikat üretim sürecinin başarıya ulaşması için siyasal öznenin örgütlenmesinin asıl önemli mesele olduğunu vurgular. Her nerede, ne zaman, kim olduğu fark etmeksizin siyasal bir olaydaki hakikati ortaya çıkaracak olan birey bu süreç içerisinde özne olur. Bu özne tarihin içinde etkin rol oynar ve tarihin yaratımında bir söz sahibi konumuna gelir. Siyasal özneler bir İdea ile birleşmelidirler, çünkü İdeasız bir örgütlenmenin sonucunda bir hakikat üretilemez, olay belirsiz kalır, ayaklanmalar kolayca bastırılabilir ve mevcut düzenin devamlılığı sağlanır. Komünist İdea, örgütlü siyasal eylemin koşullarını gerektirir ve entelektüel özneleşmeye bağlı bir işlemdir. Olay tesadüfi olduğundan bu tesadüfe karşı hazırlıklı olunmalıdır. Bu da ideolojik ya da entelektüel olarak olasılıkların yaratılması hakkında öngörüde bulunabilmek için bir İdeaya sahip olmakla olur. İdea, her zaman yeni bir hakikatin tarihsel olarak mümkün olduğunun olumlamasıdır. Komünizm İdeasının günümüzde aldığı biçimler ise, artık parti biçimine sahip sosyalist devletler değildir. Bunun yerine Badiou bir İdeaya sahip partisiz siyasal örgütlenmeleri önerir ve bunlara örnekler sunar; 1980-1981 Polonya Dayanışma Hareketi, İran Devrimi’nin ilk aşaması, kendisinin de içinde yer aldığı Fransa’daki Organisation Polique, Meksika’daki Zapatista Hareketi ve Nepal’deki Maocular gibi…

Yeni siyasetin imkânı

Bizlere sınırsız özgürlükler, bu özgürlükleri gerçekleştirebileceğimiz haklar, bu haklarımızı koruyan yasalar ve düzen, birlik içerisinde yaşamamızı sağlayan bir devlet vaat eden liberal kapitalist bir dünya içerisinde yaşıyoruz. Oysa kapitalizmin vaatlerini yaşayan sadece küçük bir azınlık grup var; kapitalizm de halkların kaderini bu küçük oligarşinin parasal heveslerine teslim etti. Dünyanın yasasını mirasyediler ve sonradan görmelerden oluşan gizli ellerin acımasız çıkarlarıyla oluşturuluyor. Bu yasanın da tek bir ölçütü var o da kâr ve bu ölçütün hizmetinde milyarlarca insan hayatsızlaştırılıyor. Düzenin devamlılığı ise sınırsız özgürlük vaatleriyle; insan hakları savunmalarıyla; liberal ve demokratik modelden daha iyisi yoktur sloganlarıyla; tikel niteliklerle sınırlandırılmış kimlikçi siyasete, ulusal hiyerarşiye, katıksız ırkçılığa, bireyciliğe, dinlere destekle; devlet aygıtlarının baskısı ve sömürüleriyle; iletişim araçları üzerindeki denetim ve egemenlikle sağlanıyor. Bu yapı içerisinde ayrıcalıklı tanımlı varlık gruplarına dahil olmadığımız veya olamadığımız için yok sayılıyoruz, sömürülüyoruz, devletin baskı ve şiddetine maruz kalarak korkutuluyor herhangi bir kriz durumunda tepkisizleştiriliyoruz, sahip olduğumuz sözde hakları kullanamıyoruz, savaşmak veya savaştan kaçmak zorunda kalıyoruz. Bizler bizim yerimize düşünenlerin düşünceleriyle, bize verilen konumlarda, bizden istenilenlerle düşünmeden, sorgulamadan, özne olamadan yaşıyoruz:

Kar düzeni yasalarından ve özel çıkarlardan kurtulmuş bir dünya varsayımına yeniden sahip çıkılmalıdır. Dünyanın düzenin bu olduğu ve bunu değiştiremeyeceğimiz kanısına boyun eğen zihinsel tasavvurlar içinde kaldığımız sürece hiçbir özgürleşme siyaseti mümkün değildir. (Badiou, 2011: 56)

Sonuç olarak günümüzde eşitsizlik, adaletsizlik, ayrımcılık içinde devamlı bir kriz üreten sistem varlığını sürdürmektedir. Bu sistemi değiştirmek için, yeni bir düzen için yeni bir siyaset gereklidir. Bu yeni siyaset de devlete mesafe alan, temsil mantığından uzak, olaya ve hakikate dayalı özgürlükçü bir siyaset olmalıdır. Evrensel ve zamansız bir İdea ile hareket edecek olan bu siyaset eşitlik ilkesi ile adaleti sağlayacaktır:

Politik erdem düşüncelerimizi ilkelerimizi ve sözlerimizi savunma, ne düşündüğümüzü ne istediğimizi, ne yaptığımızı kesin olarak, yüksek sesle söyleme cesaretidir. Bir ideamızın olmasına cesaret etmeliyiz. Hem de büyük bir ideamızın olmasına. İçinde yaşadığımız kapitalist ve kibirli dünyanın ‘ideasız yaşa’ buyruğuna karşı ideasız yaşanmayacağını söylemek zorundayız. (Badiou, 2011: 58-59)

Bunu gerçekleştirebilecek olanlar ise bizleriz. Geçmişteki olaylara sadık ve gelecekteki olaylar için hazırlıklı olmalıyız, özne konumuna gelerek siyasal örgütlenmenin içinde yer almalıyız. Yerel bir olayın etkilerini evrenselleştirebilmeli ve tekil benlikler olarak hakikatin üretim sürecine dahil olup özneler olarak varlığımızı göstermeliyiz. Böylece alternatif bir dünyanın olduğunu, yeni olanın mümkün olduğunu, imkânsız olarak gösterilenin imkânsız olmadığını gösterebiliriz:

Mücadele etmek, başarısız olmak, yeniden mücadele etmek, yeniden başarısızlık ve bir daha mücadeleye başlamak, ta ki zafer kazanılana kadar. (Badiou, 2011:12)

Notlar

(1) “Bir “hadise” ki can ile canan arasında”, söyleşi: Sıla Tanilli, Yücel Göktürk, https://birartibir.org/bir-hadise-ki-can-ile-canan-arasinda/ Alıntıdaki kavramlar makale bütünlüğüne göre düzenlenmiştir. -ed. n.

Kaynakça

Badiou, Alain. (2011). Felsefe ile Politika Arasındaki Gizemli İlişki. (Çev. Murat Erşen). İstanbul: Monokl Yayınları.

Badiou, Alain. (2011). Komünist Hipotez. (Çev. Oylum Bülbül) İstanbul: Encore Yayınları.

Badiou, Alain. (2011). Metapolitics. (Çev. Jason Barker). London, New York: Verso.

Badiou, Alain. (2016). Gerçek Yaşam. (Çev. Işık Ergüden). İstanbul: Sel Yayıncılık.

Badiou, Alain. (2017). Biliyorum Çok Kalabalıksınız. (Çev. Işık Ergüden). İstanbul: Sel Yayıncılık.

Badiou, Alain. (2017). Tarihin Uyanışı. (Çev. Murat Erşen) İstanbul: Monokl Yayınları.

Badiou, Alain. (2018). Yüzyıl. (Çev. Işık Ergüden). İstanbul: Sel Yayıncılık.

Badiou, Alain. (2019). Etik Kötülük Kavrayışı Üzerine Bir Deneme. (Çev. Tuncay Birkan), İstanbul: Metis Yayınları.

Badiou, Alain. (2020). Being and Event. (Çev. Oliver Feltham). London, New York: Bloomsbury Publishing.

Badiou, Alain. (2020). Petrograd’dan Şanghay’a 20. Yüzyılın İki Devrimi, (Çev. Murat Erşen). İstanbul: Vakıf Bank Kültür Yayınları.

 

Editör: Bekir Demir