Çevirenin Önsözü
Yaptığı çalışmalar ve internet ortamında yayınlanan popüler tartışma programlarıyla tanınan Graham Oppy, entelektüel ve akademik anlamda, ateist düşüncenin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden birisidir. Nitekim teistik din felsefesinin önemli isimlerinden W. Lane Craig’in de belirttiği gibi O, “korkutucu derecede zeki ve ateist davanın günümüzdeki meşale taşıyıcılarındandır.” Halen Monash Üniversitesi’nde felsefe profesörü olarak görev yapan Oppy’nin, genel olarak din felsefesi alanında olmakla beraber, epistemoloji, bilim felsefesi, felsefe tarihi ve metafizik gibi felsefenin birçok farklı alanında çalışmaları bulunmaktadır.
Bilindiği üzere, ateizmle rutin olarak karıştırılan birçok teorik pozisyon vardır. Bazıları tüm ateistlerin materyalist, fizikselci veya natüralist olduğunu varsayarken, bazıları ise tüm ateistlerin septik, hümanist veya nihilist olduğunu varsayar. Dahası natüralizm, fizikselcilik ve materyalizm gibi kavramlar, birbirleriyle çok sık karıştırılan kavramlardır. Fizikselselcilik, evrendeki temel gerçekliğin tamamen fiziksel olduğu; materyalizm, evrende maddi varlıklardan başka hiçbir şeyin olmadığı; natüralizm ise evrende hiçbir doğaüstü gerçekliğin olmadığı ve tüm gerçekliğin doğa bilimleri tarafından açıklanabileceğini ileri süren tezlerdir. Ayrıca bu kavramların kendi içerisinde de ayrılan eleyici materyalizm, indirgemeci materyalizm, ontolojik natüralizm, metodolojik natüralizm vb. gibi birçok farklı yaklaşımı da mevcuttur.
Elbette tanımlamalardan yola çıkarak bu üç yaklaşımın birbiriyle oldukça fazla ortak yönünün olduğu söylenebilir. Ancak ateizmi bu üç yaklaşım içerisinde buluşturan ortak yön, Tanrı/Tanrıların, maddi, fiziksel ya da doğal yapılarının olmamasıdır. Oppy, çevirisini yaptığımız bu yazısında, natüralistik/ateistik bir dünya görüşünün nelere dayandığının gerekçelerini ya da bir manifestosunu bize sunmaktadır. Keyifli okumalar.
Neye İnanıyorum?
1. Nedensellik ve fiziksel olarak korunan niceliklerin transferi (momentum, enerji, yük vb. gibi) birbirinden ayrılamaz şeylerdir. Birine sahip olduğunuz her yerde, diğerine de sahip olursunuz. Dahası, bu husus, yalnızca aktüel evrenle ilgili yerel bir gerçeklik değildir. Nedenselliğin ve fiziksel olarak korunan niceliklerin transferinin birbirinden ayrıldığı mümkün bir dünya yoktur. Şüphesiz fiziksel olarak korunan niceliklerin transferi olmadan nedenselliğin var olduğu tutarlı bir şekilde düşünülebilir veya tasavvur edilebilir. Fakat bu tutarlı tasarımlar ve tutarlı tasavvurlar, nesneleri olan şeylerle, gerçek veya hakiki olasılıklara sahip değildir.
2. Nedensel olarak ilişkili nesneler ve olaylar tamamen fiziksel yapılara sahiptir. Tekrar etmem gerekirse, bu yalnızca aktüel evrenle ilgili yerel bir gerçeklik değildir. Nedensel olarak ilişkili nesnelerin ve olayların olduğu ve bazılarının tamamen fiziksel yapılara sahip olmadığı mümkün bir dünya yoktur. Elbette, daha önce olduğu gibi, nedensel olarak ilişkili nesnelerin ve olayların bazılarının tamamen fiziksel yapılara sahip olmadığı tutarlı bir şekilde düşünülebilir veya tutarlı bir şekilde tasavvur edilebilir. Fakat bu tutarlı tasarımlar ve tutarlı tasavvurlar, nesneleri olan şeylerle, gerçek veya hakiki olasılıklara sahip değildir.
3. Nedensel ilişkinin olduğu yerde, uzaysal-zamansal ilişki veya uzaysal-zamansal ilişkiye çok benzeyen bir şey vardır ve bu şey, nedensel ilişkiler ağıyla örtüşen kapsamlı bir dış ilişkiler ağıdır. Nedensel ilişkilere giren her nesne veya olay, bu eş kapsamlı dış ilişkiler ağında benzersiz bir şekilde yer alır. Bu nedenle, örneğin bu ağ, uzaysal-zamansal olduğunda, her nesne veya olayın benzersiz bir uzaysal-zamansal konumu vardır. Benzer şekilde bu, yalnızca aktüel evrenle ilgili yerel bir gerçeklik değildir. Nedensel olarak ilişkili nesnelerin ve olayların bazılarının, uygun, eş kapsamlı dış ilişkiler ağında, benzersiz konumları olmadığı mümkün bir dünya yoktur.
4. Evrenimiz tamamen fiziksel bir yapıya sahiptir: Evrenimiz, fiziksel nesnelerin ve fiziksel olayların (ayrıca bunlardan daha fazla bahsetmesem de, fiziksel durumlar, fiziksel özellikler vb. gibi) bir dış ilişkiler ağı üzerindeki dağılımından oluşur. Gerçekten de, en azından makul bir yaklaşımla, evrenimiz, fiziksel nesnelerin ve fiziksel olayların bir uzaysal-zamansal ilişkiler ağı (uzaysal-zamansal çok katlı) üzerindeki dağılımından oluşur. Elbette bu da aktüel evren hakkında sadece yerel bir gerçeklik değildir. Dünyanın, evreninin yapısının, fiziksel nesnelerin ve fiziksel olayların bir dış ilişkiler ağı üzerindeki dağılımından başka bir şey olduğu mümkün bir dünya yoktur.
5. Mümkün dünyaları, ilişkili fiziksel evrenleriyle özdeşleştirip özdeşleştirmememiz tamamen soyut nesneler hakkındaki görüşümüze bağlıdır. Örneğin sayıların fiziksel evrendeki nesneler ve olaylarla nedensel olarak ilişkili olmayan zorunlu olarak var olan varlıklar olduğunu düşünürsek, mümkün bir dünyanın iki parçanın toplamı olduğunu kabul etmek isteriz. Bunlar, fiziksel alan ve soyut nesneler alanıdır. Öte yandan, eğer tam bir nominalistsek, o halde mümkün bir dünyanın fiziksel bir evrenden başka bir şey olmadığını varsayabiliriz. Burada geliştirilen genel görüş açısından bu seçeneklerden hangisinin benimsendiği bir fark yaratmayacaktır.
6. Yukarıdaki 1-4’te ifade edilen görüşler göz önüne alındığında, evrenimizi yöneten, her şeyi bilen, her şeye gücü yeten ve mükemmel derecede iyi bir varlık varsa, o halde bu varlık, evrenimizin bir sakinidir ve evrenimizin içinde belirli bir yeri işgal eder. Evrenimizin Einstein’ın Genel Görelilik Teorisinin alan denklemlerine uyduğunun en azından yaklaşık olarak doğru olduğunu varsayarsak, evrenimizin bir ışık konisi yapısına sahip olduğunun ve boşlukta ışığın hareket ettiği hızdan daha hızlı hareket eden hiçbir sinyal içermediğinin de en azından yaklaşık olarak doğru olduğunu varsayabiliriz. Bununla birlikte, boşlukta ışığın hareket ettiği hızdan daha hızlı hareket eden hiçbir sinyal yoksa, evrenimizde her şeye gücü yeten veya her şeyi bilen hiçbir varlık olmadığından oldukça emin olabiliriz. Dahası, aynı sebepten dolayı, burada “yönetme” kavramı nasıl anlaşılırsa anlaşılsın, evreni “yönetecek” hiçbir varlık olmadığından da oldukça emin olabiliriz.
7. Evrenimizin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olması, onun deterministik olup olmadığı sorusunu çözmez. Evrenimizin kuantum mekanik bir evren olduğu varsayımının en azından yaklaşık olarak doğru olduğunu kabul edersek, dünyamızın deterministik olmadığını varsayabilmemiz için, ilk bakışta bir nedenimiz olur. Yani nesnel olarak şansa bağlı özellikler sergilediğini varsayabilmemiz için ilk bakışta bir nedenimiz olur. Ancak, en azından tamamen tatmin edici bir kuantum çekim teorisi geliştirene kadar, evrenimizin deterministik olup olmadığına karar vermek için iyi bir konumda değiliz.
8. Her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olması, dünyamız hakkındaki gerçekliğin, dünyamız hakkındaki fiziksel bir gerçekliğe indirgendiği anlamına gelir. Dünyamızın fiziksel bir kopyası olan herhangi bir dünya, dünyamızın tam bir kopyasıdır. Ancak, dünyamız hakkındaki bu gerçekliğin, dünyamız hakkındaki fiziksel bir gerçekliğe indirgendiği yargısının doğru olması, onun fiziksel bir gerçekliğe indirgenmediği başka anlamların olduğu fikrini dışarıda bırakmamaktadır. Dünyamızın herhangi bir fiziksel kopyasının, dünyamızın tam bir kopyası olduğu varsayıldığında, dünya hakkındaki tüm gerçeklerin, fizik diliyle açıklamaları olduğu düşünülebilir. Ancak bu yorumdan, dünya hakkındaki tüm gerçeklerin, mevcut fiziksel dilimizde bir anlamı olduğu sonucu çıkmamaktadır. İfade edilen şey, dünyamızın herhangi bir fiziksel kopyasının, dünyamızın birebir kopyası olduğu düşünüldüğünde, bizim gibi o dünya hakkındaki tüm hakikatleri, en iyi fizik dilinde açıklama kapasitesine sahip varlıkların bulunduğu mümkün dünyaların var olmadığıdır. Dolayısıyla, dünyamızın fiziksel kopyası olan herhangi bir dünyanın, dünyamızın tam bir kopyası olduğu iddiası, hem pratik hem de teorik açıdan diğer disiplinlerin (kimya, biyoloji, psikoloji, ekonomi vb.) özerk oluşuyla tutarlıdır.
9. Her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olması, zombilerle, yani bilince sahip olmama dışında gerçek insanlarla aynı özelliklere sahip varlıklarla dolu bir dünyamızın kopyasının olamayacağı anlamına gelir. Gerçekten de, her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğu göz önüne alındığında, bilinçli durumlar da dahil olmak üzere, tüm zihinsel durumların tamamen fiziksel yapılara sahip olduğu sonucu çıkar. Tüm zihinsel durumların tamamen fiziksel yapılara sahip olması, zihinsel durumların çeşitli fiziksel yapılara sahip olabileceği iddiasıyla çelişmez. Bilinçli durumlarımızın her birinin eksiksiz bir fiziksel yapıya sahip olduğu iddiası, hayvanların, androidlerin ve uzaylıların, benzer bilinçli durumlara sahip olduğu yönündeki iddiayla tutarlıdır.
10. Zihin üzerine en iyi güncel literatür içerisinde (nörobilim, bilişsel psikoloji, yapay zeka, dilbilim, sosyal psikoloji, vb. gibi), tüm bilinçli durumlar da dahil olmak üzere, tüm zihinsel durumların tamamen fiziksel yapılara sahip olduğu iddiasıyla ilgili çelişkili hiçbir şey yoktur. Dahası, zihnin tüm etkenlerinin, tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğu iddiasıyla ilgili çelişen hiçbir şey de yoktur. Gerçekten de, her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğu iddiası, insan faaliyeti veya insan özgürlüğü hakkındaki bilimsel veya sağduyulu iddiaları hiçbir şekilde çürütmez. Elbette bu husus, insan faaliyeti, insan özgürlüğü, insan bilinci vb. hakkında bilinebilecek her şeyi zaten bildiğimiz anlamına gelmez. Aksine, ilgili bilimlerin çoğunun hala emekleme aşamasında olduğu konusunda herkes hemfikirdir. Ancak işler böyleyken, insan faaliyeti, insan özgürlüğü, insan bilinci vb. hakkında bildiklerimiz, bize, evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğunu reddetmemiz için hiçbir neden sunmaz.
11. 4 ve 5 verildiğinde, evrenin var olmasının bir nedeninin olması imkansızdır. Evrenlerin böyle nedenlere sahip olmasının imkansız olması, örneğin, en azından en iyi genel görelilik modellerine göre, içine gömülü olduğumuz yerel uzay-zamanın ortaya çıktığı ilk tekilliğin bir nedeni olmadığı anlamına gelmez. Burada “evren” sözcüğünü, nedensel olarak ilişkili tüm varlıkların toplamına atıfta bulunmak için kullanıyorum. Dolayısıyla “evren” sözcüğünü, modern kozmolojide standart olarak kullanıldığı şekilde kullanmıyorum. (Modern kozmolojide kabul görmüş kullanımın aksine, “evren” sözcüğünü şartlı olarak kullandığımda, ortak bir nedensel kökene sahip birçok evren var olamazdı.)
12. Evrenlerin varoluşlarının veya var olmalarının bir nedeni olmasının imkansız olduğu anlamına gelmesi, benim görüşüme göre bir problem değildir. Herhangi bir tutarlı teoride, açıklama, nihai olarak kaba gerçekliklerle/olgularla, yani açıklaması olmayan gerçekliklerle/olgularla son bulur. Dahası, tüm olguların zorunlu olmadığının kabul edildiği herhangi bir tutarlı teoride, rastlantısal olguların açıklaması, kaba rastlantısal olgularla, yani açıklaması olmayan rastlantısal olgularla son bulur. Evrenin varoluşunun (ya da varoluşa gelmesinin), nihai olarak kaba rastlantısal bir olgu olduğunu varsaymanın avantajları vardır.
13. 4, 11 ve 12 verildiğinde, herhangi bir zihnin veya herhangi bir amacın, evrenin temel düzeydeki bileşenleri olmadığı açıktır. Yani evren akıllı tasarımın bir ürünü değildir ve evrenin varlığının hizmet ettiği temel bir neden veya amaç yoktur. Bir zihnin, evrenin temel düzeydeki bir bileşeni olduğu iddiasının reddi, kuantum mekaniğinin “dalga paketinin çöküşünde”, bilinç için anahtar bir rol oynadığını varsayan gerçek bir teori olduğu iddiasını geçersiz kılar. Bana öyle geliyor ki, bu ihmal edilebilir bir şeydir. Kuantum mekaniğinin daha iyi yorumları mevcuttur ve her durumda, kuantum mekaniği bir gün kuantum çekim teorisi tarafından gölgede bırakılacaktır. Evrenin akıllı tasarımın bir ürünü olduğu iddiasının reddi, evrenin akıllı tasarım görünümü sergilediğini iddia eden diğer durumlar için alternatif bir açıklama yapılmasını gerektirir. Evrim teorisi, biyolojide, akıllı tasarımın ortaya çıkardığı iddia edilen durumları ele alırken, bu açıklama, kozmolojik sabitelerin hassas ayarı durumuna değin uzanmaz. Hassas ayar durumunda, doğru açıklamanın ne olduğunu söylemek için henüz çok erkendir, ancak her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğu iddiasıyla tutarlı olan birkaç umut verici yaklaşım mevcuttur. Kuşkusuz evrende herhangi bir amacın olduğu iddiasını reddetmek, “işlev” vb. kavramların reddedilmesini de gerektirmez. Bununla ilgili olarak, 8. Maddede ifade edilen bilimlerin özerkliği açıklamasına bakabilirsiniz.
14. Evrenin varlığının hizmet ettiği temel bir neden veya amaç olmadığı göz önüne alındığında, evrenin varlığının temel bir anlamı olmadığı sonucu çıkar. Ancak elbette, evrenin varlığının temel bir anlamı olmadığı gerçeğinden, insanların sürdürdüğü bireysel yaşamların anlamsız olduğu ve toplu olarak sürdürdüğümüz yaşamların toplamının anlamsız olduğu sonucu çıkmaz. Birçok insanın anlamlı hayatlar, anlamlı aktiviteler ve anlamlı ilişkilerle dolu hayatlar sürdürdüğü apaçık bir gerçektir ve bu husus, benim gibi evrenin varlığının hizmet ettiği hiçbir altta yatan neden veya amaç olmadığına inananlar için de, bu konuda benimle aynı fikirde olmayanlar için de geçerlidir.
15. Her evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olması, ahlaki değerler, estetik değerler vb. gibi değerlerin var olduğunu reddetmemiz için bize hiçbir neden vermez. 8’de ifade edilen çizgiyi takip ederek, dünyamızın fiziksel bir kopyası olan herhangi bir dünyanın, dünyamızın tam bir kopyası olduğu iddiasının, hem pratik hem de teori açısından bilindik ahlaki ve estetik söylemin özerkliğiyle tutarlı olduğunu reddebilmemiz için hiçbir gerekçemiz yoktur. Elbette filozoflar arasında ahlaki ve estetik değerlerin doğası ve bu değerlerin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olan bir dünyada yeri ve önemi konusunda önemli bir fikir ayrılığı vardır. Fakat bu fikir ayrılığı, tamamen fiziksel bir yapıya sahip bir evrende, ahlaki ve estetik değerlere yer bulunamayacağını düşünmek için ciddi bir gerekçe sağlamamaktadır.
16. Benzer sebeplerden ötürü, her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olması, ahlaki ve politik yükümlülükler, ahlaki ve politik haklar vb. gibi ahlaki ve politik normların var olduğunu reddetmemiz için hiçbir sebep vermemektedir. Yine 8’de ifade edilen çizgiyi izleyerek, dünyamızın fiziksel bir kopyası olan herhangi bir dünyanın, dünyamızın tam bir kopyası olduğu iddiasının, hem pratik hem de teorik açıdan bakıldığında, geniş bir normatif söylem yelpazesinin bağımsızlığıyla tutarlı olduğunu reddetmek için hiçbir sebebimiz yoktur. Elbette filozoflar arasında ahlaki ve politik (ve dilsel ve rasyonel) normların doğası ve bu normların tamamen fiziksel bir yapıya sahip bir dünyada uygun yeri hakkında önemli bir fikir ayrılığı mevcuttur. Ancak bu fikir ayrılığı, tamamen fiziksel bir yapıya sahip bir evrende, ahlaki ve politik (ve dilsel ve rasyonel) normlara yer bulunamayacağını düşünmek için ciddi bir neden vermemektedir.
17. Diğer taraftan, her mümkün evrenin, tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğu varsayımı, en iyi nasıl yaşanır sorusuna bir cevap olmadığını varsaymamız için hiçbir gerekçe sunmamaktadır. Ayrıca, kişinin hayatı boyunca verdiği önemli yargılar ve aldığı kararlar için makul bir çerçeve olarak kabul edebileceği kapsamlı görüş sistemlerinin olduğunu reddetmemiz için de hiçbir gerekçe vermemektedir. Dahası, her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğu varsayımı, diğer zamanlarda diğer insanların en iyi nasıl yaşanır sorusuna verdiği cevaplardan öğrenilecek hiçbir şey olmadığını varsaymamız için hiçbir neden vermemektedir. Gelenek, tamamen fiziksel yapılara sahip evrenlerde bile önemli bir bilgi ve talimat kaynağı olabilmektedir.
18. Bazı insanlar, doğaüstü varlıkların varlığına ve doğaüstü olayların meydana gelmesine dair kanıtları, deneyimde, geleneksel tanıklıkta, kutsal metinlerde veya bunların bir kombinasyonunda bulduklarını iddia ederler. Her mümkün dünyanın tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğunu varsayarsak, o halde bu iddia edilen kanıtlar hakkında farklı bir tür hikaye anlatmamız gerekir. Doğaüstü varlıklar ve doğaüstü olaylar hakkındaki hikayeler, inançlar ve varsayımlar, birçok insan için açıkça güçlü bir çekiciliğe sahiptir. Bu hikayelerin, inançların ve varsayımların çekiciliğini ve kalıcılığını, bunlara yanıt veren doğaüstü bir gerçeklik olduğunu varsaymadan açıklayabileceğimiz oldukça açıktır. Elbette doğaüstü varlıklar, doğaüstü olaylar ve doğaüstü güçler hakkındaki birçok gerçek ve birbiriyle çelişen iddialar ve her biri için çok fazla ayrıntı mevcuttur. Fakat hiçbirimiz bu tür ayrıntıların en azından vakaların büyük çoğunluğunda mevcut olduğundan şüphe duymayız. Aslında çoğumuz için, batıl inancın sadece diğer insanların doğaüstüne olan inançları olduğunu gözlemlemek, açıkça yaygın bir durumdur.
19. İnsan rasyonalitesinin son derece yanılabilir olduğu iyi bilinmektedir. Hepimiz gerçeğe ulaşmaya elverişli olmayan akıl yürütme ve yargılama kalıplarına yatkınızdır. Dahası, spekülatif düşüncenin tarihi (özellikle felsefe tarihi) tamamen yanlış temellere dayanan ayrıntılı ve sistematik teoriler inşa etme konusunda fazlasıyla yetenekli olduğumuzu açıkça ortaya koymaktadır. İnsan aklının yanılabilirliği üzerine düşüncelerden çıkarılabilecek birçok ders olsa da, burada yapmak istediğim ilk şey, her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğu varsayımının sonuçlarını açıklarken, bu iddiayı reddedenlerin rasyotalitesi hakkında hiçbir iddiada bulunmadığımdır. Her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğunun doğru olduğunu söylüyorum ve bu iddiayı tartışmanın veya reddetmenin mantıksız olduğunu iddia etmiyorum. Bununla beraber, her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğunun kesin olduğunu ve (belki de) her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğunu bildiğimi de iddia etmiyorum (her mümkün evrenin tamamen fiziksel bir yapıya sahip olduğuna dair inancımın hem doğru hem de haklı olduğunu iddia etsem bile bunu yapmıyorum).
20. İnsan aklının yanılabilirliği üzerine ciddi bir düşüncenin sonucu olarak da alınabilecek ikinci bir noktayla yazıyı bitiriyorum. Açıkça, burada geliştirdiğim düşünceler oldukça tartışmalı varsayımlara dayanmaktadır (ve bazı durumlarda, başka zamanlarda ve başka yerlerde kendimin de reddettiği varsayımlara dayanıyor). Sonuç olarak, burada benimsediğim görüşlerim üzerinden bir argüman sunuyormuş gibi davranmıyorum. Aksine, neredeyse bunun sonsuza değin tutarlı bir şekilde geliştirilebileceğini iddia ediyor ve doğaüstü varlıklara inananlar tarafından sunulan herhangi bir rekabetçi dünya görüşüyle bunun uyumlu olabileceğini düşünüyorum.
Orijinal Başlık: Russell Blackford & Udo Schüklenk (eds.), 50 Voices of Disbelief: Why We Are Atheists. Wiley-Blackwell. pp. 50-56 (2009)
Yazar: Graham Oppy
Türkçeye Çeviren: Musa Yanık
Editör: Bekir Demir